Aylar itibariyle Eylül’de 20 milyar dolarla gelmiş geçmiş en büyük ihracat rakamına ulaşıldı.
Kısa adı TİM olan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail GÜLLE, hedeflerinin İhracatta 5 yılda 300 milyar dolar olduğunu söyledi.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, ihracatın eylülde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30’luk artışla 20,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini belirterek, “Cumhuriyet tarihimizde ilk kez aylık bazda 20 milyar dolar eşiğini aşmış bulunmaktayız.” dedi.
Bakan Muş, Bakanlığın Konferans Salonu’nda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle ile düzenlediği basın toplantısında eylül ayı dış ticaret rakamlarını açıkladı.
İhracatın, ülke ekonomisinin lokomotifi olmaya devam ettiğine dikkati çeken Muş, 2021 yılı boyunca ortaya konulan güçlü ihracat performansının eylül ayında da sürdüğünü söyledi.
Muş, ihracat rakamlarına ilişkin şu bilgileri verdi:
“İhracatımız, geçtiğimiz yılın eylül ayına göre yüzde 30’luk artışla 20,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Yani Cumhuriyet tarihimizde ilk kez aylık bazda 20 milyar dolar eşiğini aşmış bulunmaktayız. Ayrıca son 12 aylık ihracat değerimiz 212,2 milyar dolarla yeni bir Cumhuriyet rekoru kırmayı başarmıştır. Bu değerle yıl sonu Orta Vadeli Program (OVP) hedefimiz olan 211 milyar doların da üzerine çıkmış oluyoruz. Bu, ihracat anlamında elde edilmiş çok büyük bir başarıdır. Bu başarı hikayesinin artarak devam edeceğine ve büyümeyi kalıcı kılacağına inancım tamdır.”
Muş, ocak-eylül döneminde ise ihracatın geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında yüzde 36 artarak 161 milyar dolar olarak gerçekleştiğini bildirdi.
Bakan Muş, ithalat verilerine ilişkin olarak da şunları söyledi:
“İthalatımız, eylül ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 12 artışla 23,4 milyar dolar olmuştur. Ocak-eylül dönemi ithalatımız, 2020’nin aynı dönemine göre yüzde 24 artışla 193,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Şu hususun memnuniyetle altını çizmek isterim ki 2021 yılı eylül ayında gerçekleşen 44,2 milyar dolar değerindeki ticaret hacmi en yüksek aylık dış ticaret hacmidir.”
Bir diğer önemli gösterge olan ihracatın ithalatı karşılama oranının, ocak-eylül döneminde geçen yıla göre 7,5 puan artışla yüzde 83,3’e yükseldiğine dikkati çeken Muş, bir zamanlar bu oranın yüzde 50’li seviyelerde olduğunu belirtti.
Eylül ayında ise ihracatın ithalatı karşılama oranının geçen yılın aynı ayına göre 12,2 puan artışla yüzde 88,9’a ulaştığını dile getiren Muş, dış ticaret açığının da ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 15 azalarak 32,4 milyar dolara gerilediğine işaret etti.
“Finansman imkanları temin edilecek” Bakan Muş, hükümet olarak önemli başarılara imza atarken ihracatçıların gösterdiği özverinin farkında olduklarını belirtti.
İhracatçıların önündeki engelleri kaldırmak için var güçleriyle çalıştıklarını vurgulayan Muş, finansmana erişimin ihracatçıların en önemli meselelerinden birisi olduğunu bildiklerini söyledi.
Bu noktada kolaylaştırıcı adımlar konusunda birtakım istişarelerde bulunduklarını belirten Muş, şunları kaydetti:
“Neticede Sayın Cumhurbaşkanı’mızın 2 hafta önce müjdesini verdiği İhracatı Geliştirme Fonu’nu kurguladık. İşte bu fon ile tamamen ihracat odaklı ve sadece ihracatçılarımıza hizmet verecek bir finansman imkanını sunuyor olacağız. İhracatı Geliştirme Fonu, ihracatımızda yakaladığımız seviyeleri daha da yukarıya taşıyacak finansman imkanlarını temin edecektir. Birçok farklı kurumun el birliğiyle ortaya çıkacak bu güçlü yapı sayesinde, ihracatçılarımızın finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan kaldıracağız. Ben bir kez daha bu yeni fonun, ki biz buna kısaca İGF diyoruz, ihracatçılarımıza hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Benzer şekilde, ihracatçılarımıza finansman çeşitliliği sağlamak ve finansman kalitesini artırmak amacıyla Eximbank’ı yeniden yapılandırmayı planlıyoruz. Bu yeniden yapılandırma OVP’ye dahil edilmiş olup bu konudaki kanun değişikliği çalışmaları, halihazırda Meclis’imizin gündemindedir. Eximbank’ın yeniden yapılandırılmasıyla daha güçlü bir altyapıya sahip, daha rekabetçi ve nitelikli hizmet sunan bir kurum ortaya çıkacaktır.”
Ekonominin 2021 yılında yakaladığı güçlü ivmenin devam ettiğine işaret eden Muş, OECD’nin son raporunda Türkiye’nin 2021 yılı büyüme tahmininin yüzde 5,7’den yüzde 8,4’e çıkarıldığını, önemli bir kredi derecelendirme kuruluşunun da Türkiye’ye yönelik 2021 yılı ekonomik büyüme tahminini yüzde 8,6’ya yükselttiğini anımsattı. Muş, büyümeye sadece rakamsal olarak bakmadıklarını ve büyümenin niteliğine de önem verdiklerini söyledi.
Muş, küresel ekonomiye ilişkin beklentilerin, ülkenin ekonomik performansındaki olumlu ivmenin ve devler ligine doğru ilerleyişinin süreceğine işaret ettiğini belirterek, öncü göstergelerin gelecek dönemde de ekonomideki bu olumlu ivmenin devam edeceğini ortaya koyduğuna işaret etti.
Enflasyon küresel sorun Küresel ekonomideki talep artışı, artan navlun fiyatları, konteyner tedarikindeki sıkıntılar ve kuraklık gibi etkenlerin küresel girdi fiyatlarını üst seviyelere çıkardığını anımsatan Muş, “ABD’de ağustos ayında açıklanan rekor üretici fiyat endeksinin (ÜFE) ardından, Avrupa Birliği’nde de ÜFE yüzde 12’ye yükselerek 20 yılın zirvesine çıkmıştır. Petrol fiyatları son üç yılın zirvesine çıkarak 80 dolar seviyelerini görmüştür. Önümüzdeki aylarda Avrupa’nın 70’li yıllardaki petrol krizinden belki de daha ağır bir doğal gaz sorunu yaşayacağı ortadadır. Dünya ekonomisiyle bütünleşmiş ülkemizin de küresel gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değildir. Geldiğimiz noktada enflasyon artışı, küresel bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.” diye konuştu.
Bakan Muş, dünyadaki bu gelişmelerin son dönemde Türkiye’de yaşanan fiyat artışlarındaki etkisini göz ardı edemeyeceklerini ifade ederek, Bakanlık olarak piyasada haksız fiyat artışları yapıldığına ilişkin iddiaları içeren bazı şikayetler aldıklarını anımsattı.
“İşini dürüst yapan işletmeler denetimden memnun” Vatandaşlardan gelen bu başvurulara Bakanlık olarak kayıtsız kalmadıklarını ve derhal harekete geçtiklerini bildiren Muş, şunları belirtti:
“Bu kapsamda, ticaret il müdürlüklerimiz vasıtasıyla 81 ilimizde rutin olarak yaptığımız denetimleri daha da sıkılaştırdık. Tüm denetim elemanlarımızı seferber ederek özellikle gıda, sebze ve meyvede arz talep dengesiyle uyuşmayan haksız ve manipülatif fiyat artışlarını incelemeye aldık. Buna ilave olarak, Bakanlığımıza bağlı olan Rehberlik ve Teftiş Başkanlığımızı harekete geçirerek, sebze ve meyve hallerinde incelemeler başlattık. İlk etapta 9 büyükşehrimizde bulunan 10 toptancı halinde inceleme yapmak üzere müfettiş görevlendirmesi yaptık. Daha sonraki süreçte 5 zincir marketle ilgili yine müfettişleri göndermek suretiyle bir inceleme sürecini başlattık. Keza bir başka sektör olan otomotivde de bir adım attık. ÖTV matrah değişikliği kaynaklı indirimleri, çeşitli usulsüzlüklerle fiyatlara yansıtmayanlara ilişkin teftiş başkanlığımızı harekete geçirdik. Bu çerçevede, piyasayı bozucu faaliyette bulunanlara karşı gereken tedbirleri aldık ve almaya devam ediyoruz.”
Kanunlara riayet eden, işini dürüst yapan işletmelerin ve esnafın denetimlerden memnun olduğunu gördüklerine işaret eden Muş, şöyle konuştu:
“Zira burada yaptığımız denetimler, hiçbir surette serbest piyasa koşullarına müdahale şeklinde olmamıştır ve olmayacaktır. Özellikle son dönemlerde yaptığımız denetimleri ‘Polisiye tedbirlerle fiyatları düşürmeye çalışıyorlar’ şeklinde lanse etmeye çalışan bazı art niyetli çevrelerin olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar haksız yorumlarla ‘Neden denetleme yapılmıyor?’ diyen bazı muhalif çevrelerin, bugün ‘Niçin denetleme yapıyorsunuz?’ yaygarası koparmasının bizim açımızdan hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Zira bu çevrelerin derdi, vatandaşımızın aşı, ekmeği ve refahı değil, kendilerinin siyasi rant elde etme çabasıdır. Şunu anlamakta zorlanıyoruz, kamunun denetleme yetkisini kullanmasından kim, neden rahatsız olur? Yapılan denetimler, polisiye tedbirlerle fiyatları düşürme çabası değildir. Kamunun denetleme görevini yerine getirmesidir. Ticari ve ekonomik faaliyetlerin hukuka uygun şekilde yapılmasını sağlamaktır. Biz Ticaret Bakanlığı olarak denetim sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Bu bizim hem görevimiz hem de sorumluluğumuz. Tarım ve Orman Bakanlığımız tarımsal üretim noktasında, Hazine ve Maliye Bakanlığımız ile Merkez Bankamız enflasyonla mücadele noktasında bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gereken çalışmaları yapmaya devam edecektir.”
“Paris İklim Anlaşması’nın onay süreci tamamlanacak” Bakan Muş, gelecek yıllarda küresel talebin bölgesel dağılımının ciddi biçimde dönüşümüne şahit olunacağını aktarırken, Afrika ve Güney Asya’nın küresel gelirden aldığı payın düzenli artacağının beklendiğini söyledi.
İhracatın üçte ikisinin, ortalama uzaklığı 2 bin kilometreye kadar olan ülkelere yapıldığını belirten Muş, “Uzak Ülke Stratejimizle küresel ekonomideki bu değişimi dikkate alıyor ve dünya ekonomisinden yüzde 64 pay alan, ortalama mesafesi yaklaşık 8 bin kilometre olan pazarları hedefliyoruz.” dedi.
Muş, bu durumun Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı Avrupa’dan uzaklaşmak anlamına gelmediğini dile getirdi.
Bakanlık olarak, dış ticaret politikasını 20-30 yıllık beklentileri dikkate alarak şekillendirdiklerini ifade eden Muş, AB pazarında gösterilen başarıyı, uzak pazarlarda da özel sektörle el ele vererek süratle yakalayacaklarını söyledi.
Muş, Kovid-19 sonrası dönemde küresel tedarik zincirlerinde yaşanan değişim neticesinde dünyaca ünlü markaların yatırımlarını Uzak Doğu’dan Türkiye’ye kaydırdığını belirterek, şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz günlerde Fransa Dış Ticaret ve Yatırım Bakanı ile JETCO toplantısı vesilesiyle İstanbul’da fevkalade verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede çok sayıda Fransız şirketinin Türkiye’de yatırım yapma hazırlığında olduğunu öğrendim. Dolayısıyla Türkiye’ye yönelik ciddi bir yatırım iştahının olduğunu memnuniyetle görüyoruz.”
Muş, Türkiye’nin yabancı yatırımcılar için güvenilir bir ortak, küresel tedarik zincirlerinde de güvenli bir liman olma özelliğini korumaya devam edeceğine dikkati çekti.
Küresel ticaretin de en önemli gündem maddelerinden birinin iklim değişikliği ve buna bağlı olarak giderek önem kazanan yeşil dönüşüm olduğunu belirten Muş, gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya ve sürdürülebilir bir ekosistem bırakabilmek için Türkiye olarak sorumluluklarının farkında olduklarını söyledi.
Muş, kasımda Glasgow’da gerçekleştirilecek İklim Değişikliği Zirvesi öncesinde Paris İklim Anlaşması’nın onay sürecinin tamamlanacağını bildirdi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum için kapsamlı bir eylem planını da yakın tarihte hazırladıklarını anımsatan Muş, “Ülke olarak daha sürdürülebilir bir dünya için elimizi taşın altına koyuyoruz ve koymaya devam edeceğiz. İklim değişikliği politikalarının birçok alanda yansımaları olmaktadır. Üretimden ihracata kadar çeşitli alanlarda ciddi bir yapısal dönüşüm gerçekleştirilecektir. Hükümet olarak özel sektörümüzle el ele vererek, değişen küresel tercih ve önceliklerle daha uyumlu ve daha rekabetçi bir ekonomiye geçiş sağlayacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Muş, doğaya en fazla zararı veren ülkelerin en fazla yükü sırtlanması gerektiği kanaatinde olduklarını belirterek, taleplerinin iklim değişikliğiyle mücadelede devletler arasında hakkaniyete dayalı bir yük paylaşımının yapılması olduğunu kaydetti.
Türkiye ile Katar arasındaki Yüksek Stratejik Komite’nin Dokuzuncu Toplantısı vesilesiyle Katar’a bir ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile Lusail Sarayı’nda bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim tarafından resmî törenle karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim’in tören alanındaki yerlerini almasının ardından iki ülke millî marşları çalındı.
Katar Emiri Şeyh Temim ile tören kıtasını denetleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, askerleri selamladı. İki ülke heyetlerinin takdiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim, baş başa görüşmeye geçti.
Baş başa görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim, Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite Dokuzuncu Toplantısı’na başkanlık etti.
Toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim’in huzurunda, iki ülke arasındaki anlaşmaların imza törenine geçildi.
İKİ ÜLKE ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
“Türkiye Cumhuriyeti ve Katar Devleti Arasında Yüksek Stratejik Komite Dokuzuncu Toplantısına İlişkin Ortak Bildiri” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani tarafından imzalandı.
“Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Katar Dışişleri Bakanlığı Arasında Karşılıklı Çıkar Sağlayan Konular Hakkında Siyasi İstişareler Kurulmasına Dair Mutabakat Zaptı”na Dışişleri Bakanı Fidan ve Katar Dışişleri Bakanı Al Sani imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Katar Kültür Bakanlığı Arasında Kültürel Alanda İşbirliği Mutabakat Zaptı’nın Uygulanmasına Yönelik Üçüncü Yürütme Programı 2024-2025” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Katar Kültür Bakanı Abdurrahman bin Hamed Al Sani tarafından imzalandı.
“Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Katar Devleti Çalışma Bakanlığı Arasında Çalışma Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Çalışma Bakanı Ali Bin Semih Al Marri imzaladı.
“Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Katar Devleti Hayır İşleri Düzenleme Kurumu arasında İnsani Yardım ve Hayır İşleri alanında İşbirliği Hususunda Mutabakat Zaptı” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Sosyal Kalkınma ve Aile Bakanı Meryem binti Ali bin Nasır el-Misned tarafından imza altına alındı.
“Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ile Katar Devleti’ndeki Lusail Üniversitesi Arasında Türkiye Türkçesi Öğretim Merkezleri Kurulmasına İlişkin İşbirliği Protokolü”nü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Lusail Üniversitesi Rektörü Ali Bin Fetais Al Mari imzaladı.
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Çerçeve Anlaşması”na Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al Atiyye imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Arasında Bilimsel İşbirliği için Mutabakat Zaptı” ile “Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Arasında Stratejik İşbirliği Anlaşması” Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Katar Vakfı Hamad bin Khalifa Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyha Hind bint Hamad Al Sani tarafından imzalandı.
“Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı arasında Bilgi ve İletişim Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”na Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Katar İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed bin Ali Al Mannai imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Katar Devleti Maliye Bakanlığı Arasında Ortak İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Katar Maliye Bakanı Ali bin Ahmed Al Kuwari imzaladı.
“Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Yatırımın Teşviki Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı” Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şeyh Halife bin Casim Al Sani tarafından imza altına alındı.
“Türkiye İhracatçılar Meclisi ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Mutabakat Zaptı”nı ise Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe ve Katar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şeyh Halife bin Casim Al Sani imzaladı.
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin davetine icabetle, Türkiye ile Katar arasındaki Yüksek Stratejik Komite’nin Dokuzuncu Toplantısı vesilesiyle Katar’a bir ziyaret gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkent Doha’ya ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Hamad Uluslararası Havalimanı’nda Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al Atiyye, Türkiye’nin Doha Büyükelçisi Mehmet Mustafa Göksu ve diğer ilgililer karşıladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat da Katar’a ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İSEDAK 39. Bakanlar Oturumu Açılış Programı’nda yaptığı konuşmada, “İsrail’in Gazze’yi insansızlaştırma politikalarına karşı çok net bir duruş sergilemeliyiz. Farklı hevesler peşinde koşan İsrailli yöneticilere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Gazze bir Filistin toprağıdır. Gazze Filistinlilerindir, ebediyen de öyle kalacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 39. Bakanlar Oturumu Açılış Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, bu toplantının insanlığın sorunlarının çözümüne vesile olmasını diledi.
İsrail’in ahlaksız saldırılarına rağmen vatanlarına sahip çıkan Filistinlileri selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın farklı köşelerinde Müslümanca yaşama mücadelesi veren herkese muhabbetlerini iletti.
Türkiye ve Türk milleti olarak bu yıl Cumhuriyetin kuruluşunun 100. seneidevriyesini idrak ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Coğrafyamızda kurduğumuz devletler zincirinin son halkası olan Türkiye Cumhuriyeti şanla, şerefle, başarılarla dolu geçen bir asrı geride bıraktı. Maziden atiye uzanan bu kutlu yürüyüşümüzü Allah’ın izniyle ‘Türkiye Yüzyılı’ ile taçlandırmadan durmayacağız. Bunu da siz kardeşlerimizle birlikte omuz omuza başaracağız. Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında büyük bir vahşetin yaşandığı bugünlerde sergileyeceğimiz iş birliği çok daha önemli hâle geliyor. İsrail’in 7 Ekim’de başlayan katliamları, esir takasları sebebi ile altı gün süren fasılanın ardından 1 Aralık tarihî itibarıyla yeniden hızlandı. Sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan İsrail saldırılarında 16 binin üzerinde şehit ve 36 binin üzerinde yaralı verildi. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.”
“GAZZE’DE ŞEHİT EDİLEN HER 3 KİŞİDEN 2’SİNİ ÇOCUKLAR, BEBEKLER VE KADINLAR OLUŞTURUYOR”
İsrail’in Gazze’ye saldırılarında bebeklerin, çocukların ve kadınların hayatını kaybettiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’de şehit edilen her 3 kişiden 2’sini çocuklar, bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Kendilerinden haber alınamayan Gazzeli sayısı 6 bin 500’ü geçti. İsrail zulmünün kurbanları arasında 73 gazeteci ve 100’ün üzerinde Birleşmiş Milletler (BM) görevlisi de var. Öyle bir tablo ki küresel güvenlik ve barışı korumak için kurulan BM, kendi çalışanlarını dahi İsrail’in barbarlığından koruyamıyor. Avrupa’sından Amerika’sına kadar insan hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu yapan güçlerin içine düştükleri acziyet ise daha vahimdir. Bu ülkeler adeta İsrail’e daha fazla çocuk öldürmesi, hastane, okul, ev vurması, daha fazla masum kanı dökmesi için şartsız destek veriyor” diye konuştu.
Uluslararası basın kuruluşlarının Gazze’de öldürülen meslektaşları için tek bir cümle kuramadığını, İsrail’e karşı tek bir eleştiri getiremediğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Oysa bunlar bize, hepimize yıllarca demokrasi ve hukuk dersi vermişlerdi. Söze her başladıklarında basın özgürlüğünden bahseden bunlar değil miydi? Fail Müslüman olunca ortalığı ayağa kaldıranların hepsi bugün İsrail’in hoyratça sergilediği katliamlara kör ve sağır kesilmiş durumdadır. İsrail saldırılarında fiziken ölenler Filistinliler olabilir ama bu zulme destek vererek veya sessiz kalarak İsrail’in safında yer alan her kişi, kurum ve ülkenin gururla önümüze koyduğu o şatafatlı ideolojileri, sözleşmeleri, beyannameleri, ilkeleri yerle yeksan olmuştur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail saldırılarında hayatını kaybeden masunların ölümünü sessizce geçiştirmeye hatta Hamas bahanesiyle meşrulaştırmaya çalışanların artık insanlığa söyleyecek tek bir sözleri dahi kalmadığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet, arkasındaki riyakârlığı biliyor olsak da insanlığın ortak çıkarına hizmet edebileceği ümidiyle hüsnüniyetle baktığımız bütün bir 20. yüzyıl tasarımının gözlerimizin önünde çöküşünü izliyoruz ve tüm şehirlerimize rağmen yazık demekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü her dönemin kapanışı ve yenisinin inşası süreci gibi önümüzdeki yıllarda çok sancılı, sıkıntılı, kanlı ve risklerle dolu olacaktır. Bu süreci kendimizle birlikte dostlarımızın ve kardeşlerimizin tamamı için en büyük kazanımlara tebdil etmek bizlerin elindedir. Bunun için daha çok çalışmak, daha çok mücadele etmek azmindeyiz” diye konuştu.
Gazze’nin küresel sistem açısından bir turnusol kâğıdı işlevi gördüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana şahit oldukları, uluslararası örgütlerden insan hakları kuruluşlarına, Batılı demokrasilerden küresel şirketlere pek çok yapının gerçek yüzünü gösterdiğini ifade etti.
“BM KURUMSAL OLARAK GAZZE İMTİHANINDAN BAŞARISIZ ÇIKTI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin kurumsal olarak Gazze imtihanından başarısız çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti: “Genel Sekreter Sayın (Antonio) Guterres’in samimi gayretleri, maalesef bizzat güvenlik konseyi üyeleri tarafından sabote edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, burası çok önemli, 121 evet oyuyla kabul edilen karar, insanlığın vicdanına tercüman olması bakımından kıymetli bir adımdır. Ancak bu karar Birleşmiş Milletlerin mevcut yapısı nedeniyle kadük kaldı. Akan kanın durması noktasında tesirli olamadı. Maalesef 40 çekimser oyla birlikte 161 ülkenin iradesi yok sayılıyor. Sadece bu tablo bile 2 milyarlık Müslüman âlemi olarak nasıl bir cendereye sıkıştırıldığımızı göstermeye kâfidir. Bir tarafta ‘savaş dursun, daha fazla kan akmasın’ diyen 121 ülke var. Diğer tarafta İsrail’in saldırılarına açık çek veren 3-5 ülke var ve bu 3-5 ülke ne zaman ‘tamam’ derse ancak o zaman harekete geçen bir küresel mekanizma var. Böyle bir yapının ne barışı getirmesi ne çatışmaları durdurması ne de insanlığa umut olması mümkün değildir.”
Yıllardır “Dünya beşten büyüktür” diyerek ifade ettikleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin adaletsiz ve krizlerin çözümünde işlevsiz kalan bu çarpık yapısının bir an önce değiştirilmesi gerektiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbirimiz bu sistemi kabullenmek mecburiyetinde değiliz. Hiçbirimiz ‘Böyle gelmiş, böyle gider’ diyemeyiz. Artık itirazlarımızı daha gür bir seda ile dillendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanlar olarak “Daha adil bir dünya mümkündür” dediklerini vurgulayarak, bu iddia doğrultusunda mücadele ederek sadece kendi vatandaşlarına değil, gelecek nesillere karşı da sorumluluklarının olduğunu söyledi.
Bunu yaparken kenarda beklemeyip, ellerindeki imkânlardan sonuna kadar istifade etmeye çalışacaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kuruluş gayesi Filistin davasını savunmak olan İslam İşbirliği Teşkilatı, mücadelenin, tek ses ve tek vücut olarak yürütülmesi noktasında bizlere önemli bir zemin sunuyor” dedi.
“İSRAİL’İN HIRSIZLIĞI ARTIK ULUSLARARASI ALANDA DAHA ÇOK DİLLENDİRİLMEYE BAŞLANDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arap Ligi ile birlikte Riyad’da gerçekleştirilen olağanüstü ortak zirveyle İslam dünyası olarak Filistin meselesindeki duruşlarını ortaya koyduklarını aktararak, zirvede işgalci yerleşimcilerin ilk kez “terörist” olarak tanımlanması başta olmak üzere gerçekten kilometre taşı mahiyetinde kararlar aldıklarına işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in katilliği yanında, hırsızlığı da artık uluslararası alanda giderek daha çok dillendirilmeye başlandı. Zirve kapsamında teşkil edilen Dışişleri Bakanları Temas Grubu, çeşitli ülkelerde görüşmeler yürüttü. Gazze’de akan kan duruncaya kadar bu görüşmeler devam edecek” ifadelerini kullandı.
Başka adımların da atılması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrailli yöneticilerin işledikleri savaş suçları dolayısıyla sorumlu tutulmalarının bunlardan biri olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesini bu kapsamda mutlaka değerlendirmeleri gerektiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aynı şekilde İsrail’in mevcudiyetini kabul ettiği nükleer silahlar meselesinin de unutulmasına izin vermeyeceğiz. İsrail’in atom bombası var mı? Var ama sorarsan ‘yok’ diyorlar. Biz bunun ne olduğunu gayet iyi biliyoruz ve şu anda Gazze kasabı olan Netenyahu bir savaş suçlusu olmanın ötesinde kesinlikle Gazze kasabı olarak aynen Milosevic nasıl yargılandıysa bu da yargılanacaktır. Gazze’nin yeniden imarıyla ilgili hazırlıkları da şimdiden başlamalıyız. İsrail’in Gazze’yi insansızlaştırma politikalarına karşıda çok net bir duruş sergilemeliyiz. Farklı hevesler peşinde koşan İsrailli yöneticilere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum; Gazze, Filistin toprağıdır. Gazze, Filistinlilerindir, ebediyen de öyle kalacaktır. İslam dünyası olarak Gazze’nin tek bir karış toprağını dahi işgalci İsrail’e bırakmamak hepimizin boynunun borcudur. Bunu sadece Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için değil, aynı zamanda kendi güvenliğimiz, kendi toprak bütünlüğümüz için de yapmalıyız. Bugün Gazze’yi işgal edenlerin yarın Arz-ı Mev’ud hezeyanıyla başka yerlere göz dikeceğini çok iyi biliyoruz. Nitekim bu niyetlerini artık saklama ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Gazze kasabı Netanyahu, meselenin Gazze veya Ramallah olmadığını yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu kameralar önünde bizzat ifşa etti. Dolayısıyla bugün Gazze’yi ve Filistin’i savunmak demek Kudüs’le birlikte Mekke’yi, Medine’yi, İstanbul’u savunmak, Şam’ı, Beyrut’u, Bağdat’ı ve diğer İslam beldelerini de savunmak demektir. Yangının, acının ve feryadın bizim ocağımıza ulaşmasını beklersek Allah korusun o yangın bir gün mutlaka evimize gelecektir.”
“BÖLGEMİZDE BARIŞA GİDEN YOL FİLİSTİN DEVLETİ’NİN KURULUŞUNDAN GEÇMEKTEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Avrupa’ya 2 milyar ferdi olan büyük aile bir olduklarının şuuru ve duyarlılığıyla hareket ettikleri takdirde kimsenin kendilerini tehdit edemeyeceğini, kimsenin kendilerine parmak sallayamayacağını belirtti.
Filistin halkıyla dayanışmalarını arttırmalarının bilhassa kardeşlerinin bu zor günlerinde çok daha kritik hâle geldiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak uluslararası alandaki çabaların yanı sıra insani yardımları da bölgeye ulaştırmaya çalıştıklarını, Mısırlı kardeşleriyle iş birliği içinde şimdiye kadar 12 uçak dolusu malzeme ve 2 sivil yardım gemisini El Ariş’e sevk ettiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların Türkiye’ye intikalini sağladıklarını belirterek, “Bu hastaları biz de bizzat ziyaret ettik. Ülkemiz ve milletimiz adına acılarını paylaştık. Eşimin himayesinde pek çok ülkeden devlet ve hükûmet başkanlarının eşleriyle özel temsilcilerin katılımıyla düzenlenen ‘Filistin İçin Tek Yürek’ toplantısı da ülkemizin duruşunu göstermesi açısından anlamlıydı” diye konuştu.
Bu çabaları çok yönlü bir şekilde sürdüreceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son olaylarla birlikte 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti’nin vücut bulmasının ne kadar önemli olduğu tekrar anlaşılmıştır. Bölgemizde barışa giden yol Filistin Devleti’nin kuruluşundan geçmektedir. Biz, bu çerçevede bir barışın tesisi ve temini için diğer ülkelerle birlikte garantörlük dâhil her türlü mesuliyeti üstlenmeye hazırız” ifadelerini kullandı.
“MÜSLÜMANLAR HER GÜN İSLAM KARŞITI MUAMELEYE MARUZ KALMAKTADIR”
Müslümanlar olarak tehdit boyutu artan sorunlardan birisinin de İslam düşmanlığı olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Avrupa’nın birçok ülkesinde göçmen nüfusun kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlar her gün bir başka yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve İslam karşıtı muameleye maruz kalmaktadır. Son yıllarda özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza, mülklerine ve camilerine yönelik saldırı ve tehditlerde artış yaşanıyor. Ocak 2023’ten bu yana İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkelerin Avrupa’da bulunan büyükelçiliklerinin önleri başta olmak üzere Kur’an-ı Kerim’in yakıldığı 500’e yakın İslam karşıtı saldırı gerçekleştirildi. Geçen hafta Filistin kefiyesi takan 3 genç ABD’de sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam düşmanlığının Batı toplumlarında veba gibi yayılırken hükûmetler tarafından hiçbir tedbir alınmadığını, Kur’an-ı Kerim’e yönelik alçakça eylemlerin “ifade özgürlüğü” kisvesi altında meşru ve mazur gösterildiğini vurguladı.
Bu saldırılara göz yumanların mesele Filistin ve Gazze’deki masumların haklarını savunmak olduğunda birden nasıl yasakçı davrandıklarını hep birlikte gördüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fikir ve toplanma hürriyeti diyenlerin aslında böyle bir hassasiyetlerinin bulunmadığını biz çok iyi biliyoruz. Burada asıl amaç Müslümanları kışkırtarak tıpkı 85 sene önce olduğu gibi bir Müslüman sorunu oluşturmaktır. Allah’ın izniyle biz buna fırsat vermeyeceğiz, bizi ve kardeşlerimizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT üyesi ülkeler olarak bu nefret suçlarına karşı ortak hareket etmelerinin ehemmiyetini tekrar vurgulamakta fayda gördüğünü, gerek ikili düzeyde gerekse uluslararası platformları kullanıp nefret suçlarıyla mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini söyledi.
İslam ülkeleri arasında tercihli ticaret sisteminin geçen yıl yürürlüğe girmesinden büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sisteme dâhil olan ülkelerin gerekli tedbirleri alarak anlaşmayı bihakkın uygulamalarına büyük önem veriyoruz. Sisteme henüz taraf olmamış ülkeleri de bir an evvel katılmaya davet ediyoruz. Birlikte geliştireceğimiz ekonomik fırsatlar, refahı, bereketi ve ekonomik istikrarı beraberinde getirecektir. Ülkelerimiz arasındaki ticareti ve yatırımları teşvik edecek ve arttıracak bir diğer önemli husus ise uyuşmazlıkların çözümü meselesidir” dedi.
“HELAL GIDA MESELESİ İŞ BİRLİĞİMİZİ YOĞUNLAŞTIRMAMIZ GEREKEN BİR ALAN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle faaliyetlerini İstanbul’da sürdüren İİT Tahkim Merkezi’nin yatırım ve ticari uyuşmazlıkların çözümü noktasında önemli bir adres olması için İSEDAK üyesi ülkelerin desteğini çok kıymetli bulduklarını kaydetti.
“İSEDAK KOBİ” programının teşkilat üyesi ülkelerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin güçlendirmelerine katkı sağlayacağına inandıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elektronik ticaretin geliştirilmesi, bu konuyu bu seneki Bakanlar toplantımızın istişare toplumunun ana teması olarak belirledik. Elektronik ticaret ve dijital dönüşüm alanlarının yenilikçiliği teşvik ettiği ve ekonomik büyümede yeni fırsatlar sunduğu aşikârdır. Helal gıda meselesi iş birliğimizi yoğunlaştırmamız gereken çok önemli bir alanı teşkil ediyor. İslam İşbirliği Standartlar ve Metroloji Enstitüsü, bu kapsamda yürütülen çalışmalarda hamdolsun ciddi mesafe katettik” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Helal Akreditasyon Kurumları İslami Forumu’nun kurulmasını ve ilk toplantısını geçen ay gerçekleştirmesini memnuniyetle karşıladıklarını dile getirerek, forum kapsamında yapılacak çalışmaların ülkeler arasındaki ticaretin artmasına önemli katkılar sağlayacağının altını çizdi.
“KÜRESEL FİNANSIN AĞIRLIK MERKEZİ BATI’DAN DOĞU’YA DOĞRU KAYMAKTADIR”
Ülkeler arasında altın borsası ve uluslararası yatırım fonu gibi helal ve yenilikçi ürün alternatiflerinin geliştirilmesini teşvik ettiklerine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Finans alanında maalesef henüz arzu ettiğimiz tabloyu yakalayamadık. Oysa küresel finansın ağırlık merkezi Batı’dan Doğu’ya doğru kaymaktadır. Ülkemizle birlikte bölgemizin de potansiyelini değerlendirmek üzere nisan ayında İstanbul Finans Merkezi’ni açtık. Toplam 1,4 milyon metrekareyi bulan alanıyla İstanbul Finans Merkezi, özellikle ‘Fintek’ ve ‘Katılım Finans’ta sektörün kalbi olmaya aday bir projedir. Stratejik önemi yüksek bu merkezden teşkilatımızın ve siz dostlarımızın da faydalanmasını arzu ediyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, El-Bereke Forumu’nu İstanbul Finans Merkezi’ne taşımak suretiyle İslam ekonomisi alanındaki iş birliklerini güçlendirmek amacında olduklarını aktararak, “El-Bereke İslami Finans Vakfının böyle bir adım atmasının bu alandaki fikri ve teorik zeminin zenginleşmesine katkı sağlayacağına inanıyorum. Dünyadan önde gelen akademisyen, yatırımcı, bankacı ve araştırmacıları bir araya getirecek İslami Finans Zirvesi’ne nisan ayında İstanbul’da ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyacağız. Zirveye İslami Bankalar ve Finansal Kurumlar Genel Konseyi, İslam Kalkınma Bankası ile İslam İşbirliği Teşkilatının gereken desteği vermesini bekliyoruz” diye konuştu.
İSEDAK Sektörel Çalışma Grubu toplantılarında birçok kalkınma meselesinin bu yıl ülkelerden ilgili uzmanların katılımıyla ele alındığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma grupları tarafından geliştirilen politika tavsiyelerinin ülkelerin kalkınmasına ve vatandaşların refahının artmasına destek olacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu politika tavsiyelerinin hayata geçirilmesi noktasında İSEDAK Proje Destek Programları’nın önemli bir işlevi yerine getirdiğinden bahsederek, şunları söyledi: “Bugüne kadar İSEDAK Proje Finansmanı kapsamında 130, İSEDAK Kovid Müdahale Programı kapsamında 14 ve İSEDAK Kudüs Programı kapsamında ise 13 proje başarıyla hayata geçti. Ayrıca bu yıl dijital dönüşüm iş birliği alanına yönelik projeleri de destekleme kararı aldık. Bu destek mekanizmalarından ülkelerimizin daha çok yararlanmasını temenni ediyoruz. Hayırda yarışmayı emreden bir dinin mensupları olarak, hep birlikte ülkelerimiz arasındaki dayanışmayı, dostluğu ve iş birliğini pekiştirmek için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğimize yürekten inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayatını kaybeden eski Diyanet İşleri Başkanı ve senatörlerden Lütfi Doğan’a Allah’tan rahmet niyaz ederek, “Merhum Hocamızın yakınlarına, öğrencilerine, dava ve yol arkadaşlarına Rabbimden sabr-ı cemil diliyorum. Mevla, muhterem Hocamızı cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin” şeklinde konuştu.
İSEDAK 39. Bakanlar Oturumu’nun hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılardan Katar’da yapılacak Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı’na katılmak üzere müsaade rica etti.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan oturumda, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin video gösterisi de yapıldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.