Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, A Haber-Atv-A Para-A News-A2-A Haber Radyo ortak yayınıyla ekrana getirilen “Gündem Özel” programına konuk oldu.
Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nden gerçekleştirilen ortak yayında, Cem Öğretir, Nihan Günay ve Salih Nayman’ın sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmet Bakanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj ile bugün gerçekleştirdiği görüşmenin içeriğinin sorulması üzerine Sarraj ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ile üçlü bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi.
Görüşmede, Libya’daki mevcut gelişmeleri değerlendirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sarraj oranın meşru bir Başbakanı ama onun karşısındaki Hafter denilen zat kesinlikle böyle meşru bir başkan veya başbakan filan değil, sadece illegal bir yapısı, görüntüsü olan bir kişi. Ve uluslararası zaten üzerinde mutabakatın olduğu bir isim de değil. Uluslararası bu noktada karşılığı olan kişi Sarraj’ın kendisidir” dedi.
“DOĞU AKDENİZ’DEKİ PLANLARI BOŞA ÇIKARTTIK”
Libya ile kısa bir süre önce deniz yetki alanı sınırlandırması, güvenlik ve askerî iş birliği içeren mutabakat muhtıraları imzaladıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, deniz yetki alanlarıyla ilgili imzalanan mutabakat muhtırasının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandığını ve Birleşmiş Milletler’e de tescil edilmesi için bildirimde bulunduklarını kaydetti.
Bu anlaşmalarla Akdeniz’de hem Libya’nın hem de Türkiye’nin hakkının korunmuş olacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Türkiye aleyhine tek taraflı adımlar atılmasına izin vermeyeceğimizi açıkça ortaya koyduk. Ve bunu son NATO Zirvesinde de Miçotakis’le heyetiyle şahsım ve heyetim olmak üzere yaptığımız görüşmede kendilerine de söyledik, onlar hâlâ belli beklentiler içerisinde. Dedik ki, burada biz her şeyi uluslararası hukuka dayalı olarak yapıyoruz ve bundan sonra da uluslararası hukuka göre buradaki attığımız adımları atmaya devam edeceğiz. Doğu Akdeniz’i uluslararası hukuku ve Türkiye’nin haklarını hiçe sayarak paylaşıma gidenler attığımız adımdan tabi ki rahatsızlık duyuyorlar. Dayatılmaya çalışılan planlar var burada. Haklı bir adımla biz bunun ne yaptık, boşa çıkarttık. Ve daha da ileri gideceğim, burada Sevr’in aslında ters düz edilmesi var, böyle bir adım atılmış durumda.”
“LİBYA’YA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya’nın asker talebinde bulunması hâlinde de Libya’ya her türlü desteği vermeye hazır olunduğunu, uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli adımları atacaklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin iki sondaj ve iki sismik araştırma gemisiyle Akdeniz’de faaliyetlerini yürüttüğünü, üçüncü bir sondaj gemisinin da alınacağını ve Karadeniz’de yapılması gereken çalışmalar olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin Libya ile olan anlaşmasından Yunanistan’ın rahatsız olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz onlar rahatsız olsun diye bir çalışma yapmıyoruz. Sadece bu sularda Libya ve Türkiye’nin hakları var, bu hakkın korunması gerekir diyoruz. Fakat şu talihsizliğe bakın ki, maalesef ülkemizin içinden ve dışından birileri bu konuda çok rahatsız oluyor ve bu rahatsızlık sebebiyle de işte bu ileride çok farklı bazı sıkıntılara neden olabilir gibi laflar ediyorlar. Ya siz kimden yanasınız ya? Siz Türkiye’den, Türk milletinden yana mısınız, yoksa değil misiniz? Bunu çıkın açıkça söyleyin. Öyle de olsa, böyle de olsa biz şu anda buralarda bu çalışmalarımızı milletimizin ve ülkemizin ali menfaatleri için sürdüreceğiz. Son yaptığımız Libya anlaşması bu konuda hukuken de ülkemizin elini güçlendirmiş ve bu bölgede Türkiye’siz bir çözümün olmadığını da tüm dünyaya göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu.
ABD Senatosunun 1915 Ermeni olaylarını “soykırım” olarak tanıyan karar tasarısını kabul ettiğinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD iç siyasetindeki kamplaşmanın Türkiye aleyhine sonuçlar doğurduğunu, bazı çevrelerin ABD Başkanı Donald Trump’ı zayıflatmak amacıyla Türkiye ile ilgili gelişmeleri kendi çıkarları için suiistimal ettiklerini söyledi.
“ABD’Yİ MÜTTEFİKLİK VE ORTAKLIK İLİŞKİLERİMİZE YAKIŞIR ŞEKİLDE HAREKET ETMEYE DAVET EDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu eylemler müttefiklik ilişkilerimizin ruhuyla bağdaşmadığı gibi, Amerika Birleşik Devletleri yönetimiyle 17 Ekim tarihinde Suriye konusunda varılan mutabakata da aykırıdır. ABD Kongresi’nin ilişkilerimizin özüyle ilgili olmayan meseleleri iç siyaset malzemesi yapmaya son vermeye, müttefiklik ve ortaklık ilişkilerimize yakışır şekilde hareket etmeye davet ediyoruz. Yönetimden beklentimiz ise ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek adımların önlenmesi için gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasıdır” dedi.
Türkiye’nin arşivlerini açtığını ve tarihçilerin, hukukçuların incelemesine sunduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuya ilişkin kararın siyasilerin vereceği bir karar olmadığını vurguladı.
ABD Senatosu’nun aldığı kararın siyasi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kararlarınızın hukuka uygun hiçbir yanı yok. Hukuka uygun olmayan yanı olmadığına göre, bunları bizim zaten kabul etmemiz de mümkün değil. Ve şu anda kendileri de zaten bize söylüyorlar aslıda, diyorlar ki, bu alınan kararın kıymeti harbiyesi yok, bizzat kendileri söylüyor, isimlerini vermeme gerek yok” diye konuştu.
“ABD’NİN İLİŞKİLERİMİZDE TAMİRİ MÜMKÜN OLMAYAN ADIMLAR ATMAMASI ÖNEMLİ”
“Sizin kabul etmeniz, bizim de sizin karşınızda çok daha farklı bazı Parlamento kararlarıyla çıkmamızı getirir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kızılderililerin tarihi Amerika’nın yüzkarasıdır. Buna benzer Afrika’da yaşanan birçok şeyler var. Şimdi 60 kadar ülke buna benzer karalar almışlar. Şimdi Ruanda’da Fransızların yaptığı katliamları bir kenara koymak mümkün mü? Cezayir’de Fransızların yaptığı katliamları bir kenara koymak mümkün mü? Senegal’de adadan köle ticareti yaparak ta Amerika’ya kadar hücrelerde günlerce beklettikten sonra köle ticareti yaptılar bunlar, aynı insanlar. Biz de ne yapacağız? Bütün bunların hepsini dünya kamuoyuna açıklayacağız, çünkü bunların elimizde belgeleri var, arşivlerde belgeleri var. Bunlarla beraber biz savunmada değil taarruzda olacağız ve Batının o tarihi ırkçılık ve sömürgecilik tarihi olduğunu ortaya koyacağız. Bunca katliam ve soykırım ortada duruyorken, bizim gibi övünülesi bir tarihî olan millete bunlar ses çıkaramazlar.”
ABD Senatosu’ndan çıkan karara karşı Kürecik ve İncirlik üslerinin kapatılıp kapatılmayacağı sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeri geldiği zaman otururuz bütün heyetlerimizle beraber, kapatılması gerekiyorsa İncirlik’i de kapatırız, kapatılması gerekiyorsa Kürecik’i de kapatırız. Bütün mesele, eğer karşımıza bizim yaptırımlar gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi durumunda biz de bunlara mütekabiliyet çerçevesinde gereken cevabı veririz. ABD’nin ilişkilerimizde tamiri mümkün olmayan adımlar atmaması her iki taraf için de çok önemlidir” cevabını verdi. Türkiye’nin bir kabile devleti olmadığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, mütekabiliyet esasına dayalı olarak adımlar atılacağını söyledi.
“SURİYE’DE DERDİMİZ PETROL DEĞİL, HUZUR”
Soru üzerine Barış Pınarı Harekâtı’na ilişkin bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve Rusya’nın varılan mutabakatlara rağmen bölgeden terör örgütü YPG, PYD’yi çıkartamadıklarını, bunun üzerine Türkiye’nin gerekenleri yaptığını bildirdi.
Terör örgütünün Deyrizor’daki petrolü ABD ile hareket ederek Suriye rejimine sattığını, Kamışlı’da petrolün Rusya ile Suriye rejiminin kontrolünde bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak biz derdimiz petrol filan değil. Derdimiz burada yaşayan insanların biz huzurunu nasıl sağlayacağız?” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’den kaynaklanan terörle mücadeledeki kararlılığın tam olduğunu belirterek, “İnşallah bu Barış Pınarı noktasında kararlılıkla mücadelemizi sürdürürüz. Ve çok uzun bir süre olmasa dahi burada eninde, sonunda bir neticeye varırız” şeklinde konuştu.
Batılı muhataplarına terör örgütü YPG-PYD’nin Kürt olarak ifade edilmesinin Kürtlere yapılan saygısızlık olduğunu defaten söylediğini ancak onların buna ikna olmadıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Biz gerek vatandaşlarımız olan Kürt kardeşlerimizi, gerekse Suriye’nin kuzeyinde olan Kürt kardeşlerimizi terörist olarak kabul etmiyoruz ki. Onların içerisinden terörist çıkabilir, onların içinden terörist çıktığı gibi, daha farklı etnik unsurların içerisinden de teröristler çıkıyor, dini gruplar içerisinden de teröristler çıkıyor bunları da görmemiz lazım. Ama bunlar ne dense yatıyorlar, kalkıyorlar PYD, YPG diyemiyor bunu söylüyor. En sonunda bunu da kamufle etmek için ne yaptılar? SDG dediler, yani Suriye Demokratik Güçleri adını da böyle demokratik güçleri olarak kamufle ettiler. Bugüne kadar neredeydi SDG var mıydı SDG diye bir şey? Yok. Ama son zamanlarda bir kamuflaj SDG bunu uydurdular. Bütün işleri maalesef alavere dalavere yaptıkları iş bu. Biz de tabi bunlar karşısında diyoruz ki, bakın PKK’nın bunlar yan kuruluşlarıdır. Belge mi? Buyurun size belge, hepsini gösteriyoruz. Çünkü bu YPG, PYD bunlar PKK’nın yan kuruluşlarıdır. Abdi Şahin denilen kişi adeta bölücü başının biliyorsunuz. Yani manevi oğlu diyebilirsin, beslemesi diyebilirsin ne dersen de böyle bir konumda. Ee bununla Amerika’nın en üst kademesi görüşme yapıyor, aynı şekilde Rusya görüşme yapıyor. Şimdi böyle olduğu zaman bir netice alınamaz ki. Kaldı ki, bu biri de kırmızı bültenle aranıyor. Böyle olduğuna göre biz eğer ortaksak, bir dayanışma içinde olacaksak, NATO’da berabersek, terörizme karşı bir mücadele vereceksek ki bu NATO toplantısında bunların hepsini konuştum. O zaman siz nasıl oluyor da bu tür terörist başlarıyla bir terör sevici konumuna düşüyorsunuz? Bunları bir düzeltmemiz lazım. İnanın hiç umurlarında değil.”
“PKK’YA AĞIR DARBELER İNDİRDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine terör örgütü PKK’ya yönelik olarak Kandil’e sürekli harekâtlar yapıldığını dile getirerek, son dönemde PKK’ya ağır darbeler indirdiklerini, eylem yapamaz hâle getirilen terör örgütünün eleman devşirme ve Türkiye’ye sızma noktasında artık tıkanma aşamasında olduğunu söyledi.
Terör örgütü PKK’nın elebaşlarının, örgüt için kaçırılan genç kızları taciz ettiğini, örgütün ahlaki olarak da tükendiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu terör örgütü ve terör örgütünün şu anda dışarıdaki sevicileri bu tabloları değerlendirmeye almıyor. Parlamentoda bunların temsilcileri yok mu? Var. Peki, Parlamentodaki temsilcileri bu tablolar karşısında ya bunlar ne yapıyor dediklerini hiç duyduk mu? Hayır, duymadık. Ve hâlâ utanmadan sıkılmadan bunları savunmaya kalkıyorlar. Neyi savunuyorsunuz ya?” şeklinde konuştu.
Yapılan operasyonlarla Kuzey Irak’ta da hareket edemez hâle gelen terör örgütünün Sincar, Mahmur ve Kerkük’te faaliyetlerini yoğunlaştırdığını, Sincar’ın ikinci Kandil olma yolunda ilerlediğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz PKK ile mücadelenin DEAŞ ile olduğu gibi kararlı ve ortak şekilde yapılması gerektiği görüşündeyiz. Bugün terör örgütleri arasında ayrım yapanlar, gelecekteki felaketlerin de tohumlarını ekmektedirler. Bu nedenle Irak Hükûmeti’ne çağrıda bulunuyorum gerek Merkezî, gerek Kuzey Irak; komşuluk hukukumuzun gereği olarak kendi topraklarından bize yönelik saldırılarda bulunan terör örgütlerini tasfiye etmelerini beklediğimizi söyledim” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mahmur’un Birleşmiş Milletler koordinesinde bir önemi bulunduğuna işaret ederek, “Kendilerine bizim ulusal güvenliğimizi, sizin de egemenliğinizi tehdit eden bu terör örgütüne karşı gerekli önlemleri almanız gerekir dedik. Kendilerine bu konuda askerî ve güvenlik iş birliği anlaşması imzalamayı önerdim. Arkadaşlarım taslağımızı kendilerine ilettiler. Şimdi Irak tarafının yanıtını bekliyoruz. Ve bu arada Silahlı Kuvvetlerimiz ve İstihbarat Teşkilatımız bir köşede terör odaklarına karşı tabii ki sessizce bekleyecek değildir. Biz Sincar’da olsun, diğer yerlerde olsun, isterse Mahmur olsun, bu teröristleri nerede tespit edersek tepelerine bineceğiz ve PKK tamamen tasfiye edilene kadar bu mücadelemizi de sürdüreceğiz” dedi.
ABD ve Batılı ülkelerin FETÖ ile mücadelede Türkiye ile olan ilişkilerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ mensuplarına başta ABD olmak üzere Almanya, Fransa, Belçika barınma imkânı verdiğini, Yunanistan’ın da iltica hakkı vermeye başladığını ifade etti.
Bu ülkelere “Eğer siz bu adamları bize teslim ederseniz karşılığını görürsünüz, ama etmezseniz bundan sonra bunun karşılığını da bulamazsınız” dediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Almanya Başbakanı Angela Merkel ile bir telefon görüşmesi yapacağını, bu konuları tekrar dile getireceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yarınki görüşmenin zannediyorum önemli ağırlık noktasını Libya’yla ilgili şu anda Berlin Zirvesi oluşturacak diye düşünüyorum, ama ben tabii bu konuyu da gündeme getireceğim” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine doğru asgari sapma oranlarıyla ilerlemeyi amaçladıklarını belirterek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapılan hizmetleri, Avrasya Tüneli, Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi eserleri, Birleşmiş Milletler’de Filistin için yaptığı konuşmayı görmeden eleştiride bulunduğunu anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Acaba Filistin’le ilgili Kılıçdaroğlu’nun söylediği bir laf var mı? Yok. Ne diyordu? Suriye’den buraya gelenleri biz ne yapacağız dedi? Tekrar Suriye’ye geri göndereceğiz diyen adam bu değil mi? Bu adam. Sen hiçbir zaman bir defa mülteciler noktasında bu tür gerçekten topraklarından ötelenen, itilen, kakılan bu insanlar noktasında kapıları açmadın, tam aksine kapıların kapatılmasından yana oldun” değerlendirmesinde bulundu.
Muhalefet partisinin iktidara istikamet vermesi gerektiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisi CHP’nin ise şahsına ve ailesine hakaret etmekten başka bir faaliyeti bulunmadığını kaydetti. “Külliye’ye giden CHP’li meselesi”nin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir CHP’li kalkıp da Külliye’ye gelmiş değil. Sadece Sayın İnce, partimizin Genel Merkezine cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman oraya geldi. Benim yanımda arkadaşlarım, onun yanında da yine arkadaşları vardı bir nezaket ziyaretinde bulundu görüşmemiz odur ve nezaket çerçevesinde bu görüşmemizi yaptık, o da yine saraya gelmiş değil onların diliyle konuşuyorum, Külliye’ye gelmiş değil” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine bir CHP milletvekili gelirse bunu gizlemek gibi bir derdinin de olmayacağını ifade etti.
“SEÇİM 2023 HAZİRAN’INDA YAPILACAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, erken seçim iddialarıyla ilgili “Bizim seçimimiz 2023 Haziran’dır, yani buradan bizim bir sapmamız söz konusu değildir. Şimdi bu tür bazı yalan yanlış tarih açıklayanlar kendilerini buğday ambarında sananlardır. Varsın onlar kendilerini buğday ambarından sansınlar ama biz bu ülkede açıklanan tarihlerde seçim yapmasını birilerine öğreteceğiz, bunu öğrenecekler. Ve şu anda biz bütün hazırlıklarımızı 2023 Haziran’ına yapıyoruz. Ve bütün kongrelerimiz vesaire buna yönelik şu anda yürüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehir hastaneleri projelerinin birer birer hayata geçtiğini, faaliyetteki şehir hastanelerinden vatandaşların çok memnun olduğunu, yapımı devam eden şehir hastanelerinin de hızlı şekilde tamamlanacağını açıklayarak, “Yapılacak olan hastanelerle beraber Türkiye çok daha farklı bir yere gidiyor. Amerika bu işi başaramadı, Avrupa başaramadı ve biz bugün birçok ilaçları ücretsiz verir noktaya geldik” bilgisini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kafaları birbirine yapışık kardeşlerin ameliyatı için talimat verdiklerini, İngiltere’de bu tarz ameliyatlara giren Hintli Müslüman doktorla irtibat kurulduğunu, ailenin çok mutlu olduğunu ve daha önce İngiltere’de yapılan bir ameliyata da maddi destek veren armatör bir kişinin desteğiyle tıbbi operasyonun ilk etabının yapıldığını anlatarak, ayrıca SMA hastalarının ilaçlarının ücretsiz hâle getirildiğini, devlet olarak ilaçlar konusunda her şeyi yapmaya gayret ettiklerini kaydetti.
“KANAL İSTANBUL’U YAPACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kanal İstanbul kurulup faaliyete geçtiğinde Boğazlar kapatılacak mı efendim? Kanal İstanbul Montrö’yü aşma projesi midir?” sorusunu da şöyle cevaplandı: “Bu projeyi başlattığımız zaman, tabi attığımız adımda dünyadaki bütün kanalları incelettik, Süveyş’ti, Cebelitarık’tı vesaire, hepsinin incelemelerini yaptırdık. Şimdi Boğaz bizim için bir defa hukuki haklarımızı bile rahat kullanamadığımız yerdir. Bir hattır. Ve Boğaz’da çevre noktasında her an her türlü bir sıkıntı yaşayabilir miyiz? Selimiye’nin önünde biliyorsunuz o Independenta olayını yaşadık ve yedi ay, sekiz ay o orada ne yaptı? Tankerdi, yandı. Ve aynı şeyi zaman zaman yalılarımıza çarpan biliyorsunuz büyük tankerler, gemiler oluyor. Şimdi bir defa bizim Boğaz’ı bundan kurtarmamız lazım. İki; öyle bir kanal yapalım ki, bu kanal bizi bir defa birçok sıkıntılardan kurtardığı gibi, İstanbul’umuza yeni bir güzellik katsın, farklı bir güzellik katsın, çevreci bir kanal olsun, çevreci bir kanal olmanın ötesinde de burası bizim kontrolümüz altında olan bir kanal olsun. Yani bizi bağlayıcı herhangi bir şey burada söz konusu olmasın. İşte şu güzellik İstanbul’umuza ayrı bir zenginliği katacaktır ve bunun için de bu adımı attık. Ve şu anda bu tabi birilerini ciddi manada rahatsız ediyor. Niye rahatsız ediyor? Çünkü bunların zaten bu ülkede bir dikili ağaçları bile yok. Böyle güzellikler olduğu zaman da dayanamıyorlar buna ve dayanamazlar. Dayansalar da, dayanmasalar da biz inşallah burayı yapacağız. Eğer yap-işlet-devret’le müşteri bulduk bulduk, aksi takdirde biz burayı millî bütçemizle yapacağız. Şu anda hazırlıklar son safhada, hemen ihaleyi yapıp adımı atacağız. Görüşmeler var farklı ülkelerle, onları da yapıyoruz, ona göre de adımı atacağız.”
Kadın cinayetlerinin ve şiddet olaylarının önüne geçebilmek için hukuki bir çalışma olup olmadığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargı reformu kapsamında hazırlanan ilk yargı paketinin kanunlaştığını, bunu takip edecek mevzuat değişikliklerinin gündeme geleceğini, nerede eksik varsa onun üzerine gidileceğini söyledi.
Kadın haklarının güçlendirilmesi konusunda 17 yılda çok önemli mevzuat düzenlemeleri yaptıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sorunların sadece mevzuat değişikliğiyle çözülmesi de mümkün değil, yani bu da bir vaka. Kurumlarımızın ortak faaliyetlerle yürütecekleri çalışmalar da bulunmaktadır. Bu konuda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın koordinasyonunda önemli çalışmalar şu anda yapılmaktadır. Aile Bakanlığımız, Adalet, İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarını da bir araya getirerek 2020 ve 2021 yıllarında yürütülecek çalışmaları acil faaliyet planı adı altında belirlemiştir” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına şiddet olaylarında önemli olanın olayın hiç vuku bulmadan önlenmesi olduğunun altını çizerek, “Kadına yönelik şiddetle mücadelede önleyici politikalar üzerinde hassasiyetle durulması gerekiyor. Kadınların, eşlerin, annelerin, kızların zalimliğe maruz kalmadan birtakım önlemlerin alınması gerekir. Onların şiddete maruz kalmadıkları bir ortam sağlamak şart. Bu konuda bütün toplumun 7’den 70’e eğitilmesi ve bilinçlenmesi gerekiyor. Medyanın bu şiddet olaylarını ele alış tarzından örgün eğitime varıncaya kadar birçok alanda insanımızın da tabi bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bütün kurumlarımızın hep birlikte risk unsurunu tespit edip ortak çabayla hareket etmesi gerekiyor” sözlerine yer verdi.
Kadına yönelik şiddet olayının ardından zanlının adli kontrolle serbest bırakılmasını eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir şeye ben mesela tahammül edemiyorum, olmaz bir şey, bunun bedelini ödemesi lazım. Girsin cezasını çeksin, çünkü o adli kontrolle serbest bırakıldığı zaman o kadıncağıza tekrar aynı şeyi yapmayacağının garantisi var mı?” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadınlara yapılan şiddetin her türlüsünü bir defa şiddetle kınıyorum. Bu feryadın dinmesi için de ne gerekiyorsa ben Cumhurbaşkanı olarak elimden geleni sonuna kadar yapacağım ve arkadaşlarımla da bunların hep müzakerelerini yapıyoruz ve arkadaşlar buradan asla taviz veremeyiz diyorlar” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, soru üzerine basketbolcu Shane Larkin’i Millî Takım’da görmek istediğini, vatandaşlık konusunda gerekeni yapmaya hazır olduklarını söyledi.
UEFA’nın Türkiye Millî Futbol Takımı’nın asker selamına karşı verdiği kınama cezasını beklemediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben Macron’un kendisine dedim ki; bak dedim, Griezmann sana benzer bir selam yaptı, size ceza yok. Bizimkiler şu anda UEFA’da, bu iştir dedim filan, gülmeye başladı. Yani siyaseti her yere maalesef tabii bulaştırıyorlar. Şurada bizim bu gençlerimizin bu sevdasından daha doğal ne olabilir? Hem tribünleri selamlıyorlar, hem de tribünlerin şahsında kimi selamlıyor? Askerimizi selamlıyor. Yeri geldi, ben de selamladım, nasıl selamlamayayım? Bu Mehmetçiğimizi selamlamayacağız da nereyi selamlayacağız?” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Futbol Şampiyonasında Türk Millî Takımı’nın Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de oynayacağı maçlara gitme durumunun olabileceğini belirterek, İtalya-Türkiye maçının da Roma’da oynanacak olmasını enteresan bulduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsviçre’nin Cenevre kentinde mültecilerle ilgili geniş bir toplantıya katılacağını ardından da Malezya’ya geçeceğini belirterek, orada da Türkiye, Malezya, Endonezya, Pakistan ve Katar’ın liderlerinin katılacağı bir beşli zirve gerçekleştirileceği açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”
Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.
Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.
İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.
Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.
Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.
28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.
Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.
‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.
“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”
30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.
2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.
7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”
Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.
Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.
“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”
Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.
Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.
“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.
Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.
“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”
Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.
Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.
Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.
“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”
Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.
Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.
“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”
Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.
Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.
Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.
“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.
“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.
Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Japonya-Türkiye ilişkilerinin 100. yılı dolayısıyla resmî ziyaret için Türkiye’de bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito’nun eşi Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya geldi.
Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ziyaret etti.
Lider eşleri önce İstanbul’un fethedilişinin 571. yıl dönümünde Fatih Sultan Mehmet’i anmak için açılan “Fatih Sultan Mehmet” sergisini gezdi.
Burada Fatih Sultan Mehmet’in Çocukluk Dönemi, Padişahlık Dönemleri, İlim Hayatı ve O Dönemde Yaşayan Âlimler, İstanbul’un Fethi ve Askerî Hayatı, Siyasi Hayatı ile Fatih Döneminde Mutfak, Şair Fatih: Avni, Vakıf Eserleri ve Ölümü bölümleri hakkında bilgi alan Akishino sergide sunulan Fatih Sultan Mehmet’in kaftan, kılıç, zırh gömlek gibi kişisel eşyaları ve o dönemin tarihine ışık tutacak çok sayıda esere hayranlığını dile getirdi.
Emine Erdoğan ve Akishino, sergi ziyaretinin ardından, Cihannüma Salonu’na geçerek hatıra fotoğrafı çektirdi. Lider eşleri, daha sonra, 600 Japonca eserin bulunduğu Japon Kitaplığı bölümüne geçtiler.
Emine Erdoğan, burada bulunan kitapları inceleyen konuğuna, Mevlana’nın “Mesnevi” eserinin Japonca baskısını ve serginin içeriğini de anlatan “Fatih Sultan Mehmet” kataloğu ile İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan “Türkiye” kitabını hediye etti.
ÇOCUKLARDAN KÜRESEL ISINMA SUNUMU
Daha sonra Nasreddin Hoca Kütüphanesi’ne geçen Emine Erdoğan ve Akishino’yu çocuklar sevgiyle karşıladı. Burada çocukların yaptığı resimleri inceleyen lider eşlerine, bir anaokulu çocuğu kendi yaptığı üzerinde lale motifi olan tabağı hediye etti.
Anaokulu çağındaki bir başka çocuk ise Emine Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensesi Akishino’ya küresel ısınma ile ilgili bir sunum yaptı.
“TEMENNİMİZ İŞ BİRLİĞİNİN DAHA DA İLERİYE TAŞINMASI”
Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile gerçekleştirdikleri programa ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin tesisinin 100. yıl dönümü kapsamında ülkemizi ziyaret eden Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya gelmekten memnuniyet duydum.
Ülkemizin kültür hazinesine ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ve Japonya kitaplığı bölümünü ziyaret ettik. Farklı medeniyetlerin birikimlerini aynı çatı altında buluşturan kütüphanemizde muhafaza edilen özel ve nadir eserleri tanıtma fırsatı bulduk.
Fatih Sultan Mehmet Sergisi’ni gezerek tarihimizin büyük liderlerinden birinin vizyonunu, sanata ve bilgiye olan bağlılığını yakından inceledik. Japonya Kitaplığı, iki ülkenin ortak mirasına ışık tutan ve dostluk bağlarını güçlendiren bir sembol niteliğinde. Temennimiz bu anlamlı ziyaretin ülkelerimiz arasındaki iş birliğini daha da ileriye taşımasıdır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya Veliaht Prensi Akishino’yu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne gelişinde giriş kapısında karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensi Akishino, Türkiye ve Japonya bayrakları önünde tokalaşarak poz verdi.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensi Akishino heyetleri eşliğinde görüşmeye geçti.
Görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Japonya Veliaht Prensi Akishino’ya, Osmanlı Generali Pertev Paşa’nın İmparator Mutsuhito tarafından ödüllendirildiğini gösteren belge hediye edildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, resmî ziyarette bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Japonya Veliaht Prensi Akishino ve Prenses Kiko ile aile fotoğrafı da çektirdi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.