Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Yeni Dengelenme, Yeni Normal, Yeni Ekonomi” ana temasıyla hazırlanan Yeni Ekonomi Programı’nı (2021-2023) (YEP) Vergi Denetim Kurulu Ataşehir Hizmet Binası’nda düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.
Bakan Albayrak, YEP’in ilkini Eylül 2018’de açıkladıklarını, o günlerde Türkiye’nin yurt dışı kaynaklı spekülatif kur ataklarının oluşturduğu finansal ve makroekonomik dengesizliklerle yoğun bir şekilde mücadele ettiğini anımsattı.
Bu nedenle programın ilk yılını dengelenme süreci olarak ilan ettilerini belirten Albayrak, uyguladıkları kararlı politikalarla dengelenme sürecinde Türkiye’nin muazzam başarı elde ettiğinin altını çizdi.
Albayrak, Ağustos 2018’de 7,20’lere kadar yükselen dolar kurunu 2019 yıl sonu itibarıyla 5,95’lere indirdiklerini, yüzde 25’lere kadar yükselen Tüketici Enflasyonu’nu (TÜFE) yüzde 10-11 bandına düşürdüklerini hatırlattı.
Ayrıca 50 milyar doların üzerindeki cari işlemler açığını cari fazlaya çevirdiklerini ifade eden Albayrak, sözlerine şöyle devam etti:
“Daralmaya başlayan ekonomik faaliyeti yeniden hareketlendirdik ve 2019’un son çeyreği itibarıyla yüzde 6,4’lük büyüme oranını yakaladık. Tam bu dengelenme sürecinin sonuna yaklaşırken yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının başlamasıyla ekonomimiz ve dünya ekonomileri tarihte eşine az rastlanır şiddette yeni bir sınama ile karşı karşıya kaldı. Tüm dünyada ekonomik faaliyet çok sert bir şekilde yavaşladı. Kimi ülkeler ekonomilerini ve sınırlarını tamamen kapattı. İşsizlik bütün dünyada çok hızlı şekilde arttı. Belirsizlik ortamında sermayenin altına ve rezerv paralara yönelmesi neticesinde Türkiye gibi özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimleri ciddi anlamda bütün dünyada değer kaybetti. Birim maliyet artışlarına kur geçişkenliği de eklenince enflasyon oranımızdaki aşağı yönlü trend yerini yatay bir seyre bıraktı.”
Albayrak, özellikle altın ithalatındaki hızlı artış ve turizm gelirlerindeki sert düşüş neticesinde cari işlemler dengesinde geçici de olsa bir bozulmanın ortaya çıktığına işaret etti.
“İhtiyaç sahibi 6,2 milyon ailemize nakdi yardım yaptık”
Bakan Albayrak, bugün paylaştığı programın ekonomide salgın etkisiyle ortaya çıkan bu finansal ve makroekonomik dengesizliklerle nasıl mücadele edeceklerini, salgın sonrası yeni normale nasıl uyum sağlanacağını ve yeni ekonomi yaklaşımının ne olacağının ortaya konulacağını söyledi.
Kovid-19 salgını döneminde uygulanan politikalara değinen Albayrak, Kovid-19 ile mücadelelerini 3 temel hedef üzerine inşa ettiklerini; birincisinin iş gücü piyasasını ayakta tutmak, ikincisinin salgından etkilenen hanehalkı ve işletmelere gerekli kaynağı ve likiditeyi sağlamak, üçüncüsünün temel sektörlerin faaliyetlerini sürdürmesini garanti altına alarak tedarik zincirlerini ayakta tutmak olduğunu dile getirdi.
Albayrak, bu hedeflere ulaşmak için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de parasal ve mali genişleme adımlarının atıldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Bu adımları Ekonomik İstikrar Kalkanı paketinde 18 Mart 2020’de açıkladık. Ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda dinamik olarak alınan yeni tedbirlerle paketi genişlettik. Kovid-19 salgını sürecinde açıkladığımız destek paketlerinin toplam büyüklüğü 494 milyar TL ile milli gelirimizin yüzde 10’una ulaştı. İhtiyaç sahibi 6,2 milyon ailemize 1.000’er TL’lik nakdi yardım yaptık. En düşük emekli aylığını 1.500 TL’ye yükselttik. Kısa çalışma ödeneğinin kapsamı genişlettik, süresini uzattık. 18,7 milyar TL tutarında kısa çalışma ödeneği, 4,4 milyar TL tutarında nakdi ücret desteği ve 3,6 milyar TL tutarında işsizlik ödeneği ile işçilerimize destekte bulunduk. Böylece istihdamın sürekliliğini güçlü bir şekilde bu büyük krizden minimum etkilenmesi için bu adımları attık. 40 milyar TL tutarında SGK ve Bağkur primini ve 29,4 milyar TL vergi ödemesini erteledik. Sektör odaklı vergi indirimleri ile işletmelere destek olduk.”
“Kamu bankalarımız aracılığıyla 267,4 milyar TL tutarında kredi finansmanı sağladık”
Bakan Albayrak, temerrüde düşen firmalara mücbir sebep imkanı getirdiklerini ve Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) limitini artırarak teminat sıkıntısı yaşayan işletmelerin finansmana erişimini sağladıklarını belirtti.
Hane halkından, esnafa, sanayiciden, ihracatçıya, ekonominin tüm paydaşlarına çok düşük maliyetlerle finansman sağladıklarını vurgulayan Albayrak, “Kamu bankalarımız aracılığı ile 267,4 milyar TL tutarında kredi finansmanı sağladık. Aylık geliri 5 bin TL’nin altında olan yaklaşık 9 milyon vatandaşımıza 47,5 milyar TL bireysel ihtiyaç desteği verdik. 787 bin esnafımıza 29,9 milyar TL’ye yakın esnaf destek finansmanı tahsis ettik. 198 bin işletmemize 143 milyar TL işe devam finansmanı kullandırdık. 122 milyar TL tutarında kurumsal ve bireysel kredinin ertelemesini gerçekleştirdik.” ifadelerini kullandı.
“Temmuz ayında ekonomik faaliyet hızlı bir normalleşme sürecine girdi”
Bakan Albayrak, salgın döneminde aldıkları bu politika tedbirlerinin neticesinde, bu yılın temmuz ayında ekonomik faaliyetin hızlı bir normalleşme sürecine girdiğini vurgulayarak, “Bu anlamda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birçoğundan Türkiye olarak pozitif ayrıştık. Sanayi üretimi, satın alma yöneticileri endeksi, kapasite kullanım oranı, elektrik tüketimi ve güven endeksi verileri, ekonomide yılın üçüncü çeyreğinden itibaren güçlü bir V-tipi bir toparlanma olduğuna ve yıldan yıla büyüme oranının pozitife döndüğüne açıkça işaret ediyor.” diye konuştu.
Toparlanmanın sürükleyicilerinden birisinin de ihracat olduğunu belirten Albayrak, “İhracatımız, 2020 Haziran-Ağustos döneminde salgının etkilerinin derinden hissedildiği 2020 Mart-Mayıs dönemine kıyasla yüzde 27’ye yakın oranla artış kaydetti. Altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı ise aynı dönemde 15 puanın üzerinde artarak yüzde 90’a ulaştı ve uzun dönemli ortalamaların oldukça üzerine çıktı.” dedi.
Albayrak, toparlanmanın tüm sektörlere yayıldığını söylemenin hala mümkün olmadığını ifade ederek, “Özellikle turizm ve ulaşım gibi alanlarda ve genel anlamda hizmetler sektöründe toparlanma henüz istediğimiz seviyeye ulaşmış değil. Yaklaşık 15 milyon insanımızın istihdam edildiği hizmetler sektörünü yeniden canlandırmak ve vatandaşlarımızın refahını korumak bizim için hayati önemde.” değerlendirmesinde bulundu.
“Ana temaların her birini ayrı bir meydan okuma olarak görüyoruz”
Bakan Albayrak, bu seneki Yeni Ekonomi Programı’nın ana temalarını “Yeni Dengelenme”, “Yeni Normal” ve “Yeni Ekonomi” olarak belirlediklerini bildirerek, her birini ayrı bir meydan okuma olarak gördüklerini vurguladı.
Yeni dengelenmenin, salgının makroekonomik denge ve finansal istikrar üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırılmasını, iç ve dış dengenin yeniden sağlanmasını, enflasyonun kalıcı olarak düşük tek haneli rakamlara indirilmesini ve cari işlemler açığının kapatılmasını ifade ettiğini aktaran Albayrak, bu denge üzerine sürdürülebilir bir büyüme modeli inşa edeceklerini dile getirdi.
Albayrak, dengelenme döneminde, salgın sürecine özgün olarak devreye alınan finansal tedbirlerin kademeli olarak kaldırılacağını ifade ederek, “Ağustos ayı başından bu yana ilgili kurumlarımız gerek faiz ve likidite adımlarıyla gerekse de swap ve aktif rasyosu düzenlemeleriyle bu yönde adımlar atmaya başladığımızın örnekleri olarak öne çıkıyor. Normalleşme adımları önümüzdeki günlerde de haftalarda da devam edecek, hem finansal istikrarımıza hem de makroekonomik hedeflerimize katkı sağlayacaktır.” diye konuştu.
“Yılın tamamında büyümenin pozitif olmasını öngörüyoruz”
Programın ana temalarından “Yeni Normal”e değinen Albayrak, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile dünya genelinde sosyal ve ekonomik hayatın işleyişinin önemli ölçüde değişime uğradığını dile getirdi.
Ekonomideki iş yapış şekillerinin, davranışların ve tercihlerin yeniden biçimlendiğini dile getiren Albayrak, “Ekonomimizin bu sürece gereken uyumu sağlayabilmesi için dijital dönüşüme hız kazandırılması, e-hizmetlerin hayatın her alanına yaygınlaştırılması, yeni finansal çözümlerin üretilmesi ve yeni çalışma modelleri oluşturulması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Program döneminde bu zorunluluklara en doğru yanıtı vermek, katma değerli üretimi destekleyecek iş süreç ve modellerini yaygınlaştırmak, yani ‘Yeni Normale’ uyum sağlamak ikinci hedefimiz olacak.” ifadelerini kullandı.
Albayrak, programın üçüncü teması “Yeni Ekonomi”nin yenilikçi, yüksek katma değerli, ihracata dayalı, insan odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modelini temsil ettiğini söyledi.
Yeniden dengelenmeyi sağlayarak, yeni normale uyum sağlayarak program döneminde ekonominin güçlendirileceğini vurgulayan Albayrak, “Enflasyon ve cari dengedeki kırılganlıkları azaltacak, rekabet, teknoloji ve verimlilik odaklı ‘stratejik reformları’ hayata geçirmeye devam edeceğiz. Salgın sonrası küresel tedarik zincirinde ortaya çıkan aksamaları fırsata dönüştürerek ülkemizi üretim ve yatırımda küresel bir cazibe merkezi haline getirecek adımlar atacağız. Bu kapsamda yenilikçi, yüksek katma değerli, ihracata dayalı, insan odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modeli uygulayacağız.” diye konuştu.
Program dönemindeki makroekonomik hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için uygulanacak politikalara değinen Albayrak, makroekonomik tahminleri salgında büyük bir ikinci dalga olmayacağı ve ekonomilerin kapanmayacağı varsayımı ile hazırladıklarını belirtti.
Albayrak, şöyle devam etti:
“Elbette teknik ekiplerimiz alternatif senaryolar da hazırladılar. Az sonra bunlardan çok kısa da olsa bahsedeceğim. Ama özellikle büyüme çerçevesi içerisinde 2020 yılına güçlü bir büyüme performansıyla başlamıştık. Salgın etkisiyle mart ayının ortasından itibaren başlayan daralmanın ardından üçüncü çeyrekte yeniden hızlı bir toparlanma sürecine girdik. Ağustos ayından itibaren atılmakta olan normalleşme adımlarının etkisiyle yılın geri kalanında büyüme dördüncü çeyrekte bir miktar ivme kaybedecek olsa da yılın tamamında büyümenin pozitif olmasını ve yüzde 0,3 oranında gerçekleşmesini öngörüyoruz.”
“İhracata, katma değerli üretime ve istihdama daha fazla yoğunlaşacağız”
Albayrak, Türkiye ekonomisinin 2018-2020 döneminde karşı karşıya kaldığı iç ve dış şoklar nedeniyle potansiyelinin oldukça altında büyüdüğüne dikkati çekti.
2021 yılında, ertelenen tüketim ve yatırımların devreye girmesi ve turizm gelirlerindeki normalleşmeyle birlikte büyümenin yüzde 5,8 olmasını tahmin ettiklerini belirten Albayrak, “Sonraki dönemde de büyümenin yüzde 5 seviyesinde seyretmesi, doğal, Türkiye’nin yüzde 5 büyüme patikasına evrilmesini öngörüyoruz. Bu büyüme hedeflerine ulaşmak için program döneminde her zaman vurguladığımız şekilde ihracata, katma değerli üretime ve istihdama özellikle bu dönemde çok daha fazla yoğunlaşacağız.” diye konuştu.
Albayrak, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, iç ve dış tasarrufların artırılmasının temel öncelikler olacağına işaret etti.
Kaynakları, cari dengeyi destekleyecek, kalkınma hedeflerine hizmet eden alanlara aktaracaklarını ifade eden Albayrak, özellikle verimlilik ve rekabet gücünü artıracak, yüksek teknoloji ve dijital dönüşümü destekleyecek, girişimcilik ekosistemini iyileştirecek politika ve tedbirleri hızla hayata geçireceklerini dile getirdi.
“İhtiyatlı duruşumuzu koruyarak, her türlü senaryoya hazırlık yapıyoruz”
Bakan Albayrak, 2020-2021 dönemi için alternatif senaryo çalışmalarını da yaptıklarını belirterek, şunları kaydetti:
“Bunu müteakip alternatif senaryo dediğimiz olabilecek bir büyüme konusundaki olası riskleri elbette göz ardı etmiyoruz. İhtiyatlı duruşumuzu koruyarak, her türlü senaryoya hazırlık yapıyoruz. Bu doğrultuda, küresel ekonomide ve Türkiye ekonomisinde salgın koşullarındaki normalleşme sürecinin tersine döneceği ve ekonomilerdeki toparlanma sürecinin sekteye uğrayacağı kötümser bir senaryoda da 2020 yılının sonuna doğru ve 2021 yılına etkilerine baktığımızda olabilecek bir eksi 1,5, 2021 yılında ise YEP tahminimiz 5,8’den 2,1 puan altında kalarak yüzde 3,7 seviyesinde büyüyebileceğini değerlendiriyoruz. Ama bu kötü senaryomuz. Bununla ilgili alt kırılımlar tüm bu çerçevedeki alt potansiyel etki kalemlerine detaylı çalışmamız çerçevesi içerisinde ona göre tedbirleri alıyoruz ama baz senaryo bugünkü resim itibariyle bahsettiğim çerçeve içerisinde olacak.”
“İstihdamın nicelik ve niteliğini artıracak politika ve tedbirler uygulanmaya devam edecek”
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, program dönemi boyunca istihdamın yıllık ortalama 1 milyon 336 bin kişi artması ve iş gücüne katılım oranlarındaki artışa rağmen işsizlik oranının kademeli olarak gerileyerek 2023 yılında yüzde 10,9 seviyesinde gerçekleşmesinin öngörüldüğünü söyledi.
İstihdamın nicelik ve niteliğini artıracak politika ve tedbirler uygulanmaya devam edeceklerini vurgulayan Albayrak, bu kapsamda, iş gücü piyasasında beceri uyumunun artırılması için çalışmaları daha da hızlandıracaklarını ifade etti.
Albayrak, belirlenen odak sektörler başta olmak üzere reel sektörün gelecekteki ihtiyaçlarının da dikkate alınarak iş gücü piyasasında talep edilecek becerilerin ve yeni mesleklerin kazandırılmasına daha da yoğunlaşılacağını dile getirdi.
Kovid-19 salgını sonrası ekonomik toparlanmayı destekleyici, gençlerin deneyim kazanarak iş gücü piyasasına girişlerini kolaylaştırıcı, kısmi süreli çalışmayı teşvik edici İşgücü Piyasasının Esnekleştirilmesi yönünde politikaları hayata geçireceklerini ifade eden Albayrak, tarım alanındaki sulama ve seracılık yatırımlarının yanında, 1 milyon istihdam projesi gibi özellikle sektör odaklı işbaşı eğitim ve meslek edinme programları ile istihdama önemli katkı sağlayacaklarını anlattı.
“Enflasyonun 2020 yılı sonunda yüzde 10,5’e gerilemesi hedeflenmekte”
Fiyat istikrarının sağlanmasının ve enflasyonun kalıcı olarak düşük tek haneli seviyelere indirilmesinin öncelik olmaya devam ettiğini anlatan Albayrak, “Enflasyonun 2020 yılı sonunda yüzde 10,5’e gerilemesi, 2021 yıl sonunda yüzde 8 olarak gerçekleşmesi, program dönemi sonunda ise yüzde 4,9 düzeyine gerilemesi hedeflenmektedir. Para ve maliye politikalarının güçlü eşgüdümünün sürdürülmesi enflasyondaki düşüş eğiliminde belirleyici olacaktır. Başta arz yönlü kısıtların ortadan kaldırılmasına olanak sağlayacak, mal ve hizmet piyasalarında rekabet ve verimliliği artıracak politikalar bu süreci destekleyecektir. Bu alanda Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu ve Rekabet Kanununda Yeni Yaklaşım önemli rol üstlenecektir.” diye konuştu.
Albayrak, sözleşmeli tarım ve girdi finansmanı ile gıda fiyatlarında istikrar sağlanacağının altını çizdi.
Tarımsal üretim maliyetlerini düşürmek, çiftçilerin gelirini garanti altına almak ve gıda fiyatlarında istikrara katkı sağlamak için girdi finansmanı ve avans mekanizmasını uygulamaya koyacaklarını dile getiren Albayrak, pilot uygulamayı hali hazırda TÜRKŞEKER ile başlattıklarını ve çok olumlu dönüşler aldıklarını söyledi.
Albayrak, yıl sonuna kadar birçok üründe bu kapsamı genişleteceklerini belirterek, “Bu model çok güzel sonuçlar vereceğini şimdiden aslında müjdesini verebilirim. Çiftçilerimiz açısından da fiyat istikrarı açısından da.” ifadelerini kullandı.
Albayrak şunları kaydetti:
“Lojistik alanında büyük atılımlar yaparak bölgesel lider konumuna geleceğiz. Lojistik Master Planı’nı en kısa sürede, kurulun ihdasıyla birlikte uygulamaya alacağız. Daha fazla liman, endüstriyel tesis ve lojistik merkezinin yerel ağa ve uluslararası demiryolu koridorlarına bağlantılarını yapacağız. Kurdaki değişimlerin enflasyona etkisini en aza indirmek için yerlileştirme programlarını ve TL bazlı alım garantili kontratları hayata geçireceğiz ki hali hazırda başladık. Bunu daha da yoğunlaştırarak artırmaya bunu devam edeceğiz… Kamu özelindeki alım garantili birçok süreç bu kapsamda yerlileştirmeyle birleştirerek TL cinsi modele doğru hızla ilerleyecek. ”
Enerji ithalatı
Albayrak, program dönemi sonunda cari işlemlerde kalıcı olarak denge tesis etmeyi amaçladıklarını ifade ederek, “Bu yıla cari fazla vererek başlamışken, turizm gelirlerindeki beklenmedik daralmanın ve global altın talebine paralel olarak hızlı bir şekilde artan net altın ithalatının etkisiyle yılı cari açık vererek kapatacağız.” dedi.
Yaptıkları hesaplamalara göre, Kovid-19 salgınının net turizm gelirleri üzerindeki azaltıcı etkisinin 25 milyar dolar, net altın ithalatı üzerindeki yukarı yönlü etkisinin ise 12 milyar dolar seviyesinde olduğunu söyleyen Albayrak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Altın ithalatını bir ithalat olarak görmüyorum. Altın sermaye malı. Bir tüketim malı değil, alıp tüketmiyorsunuz. Koyuyorsunuz sermaye olarak. Geçici etkiler hariç bakıldığında, 2020 yılında 12,4 milyar dolar, yani milli gelirimizin yüzde 1,7’si kadar cari fazla verdiğimizi hesaplıyoruz. Sadece altının ve turizmin normal performansına baktığımızda 2020 yılında normal şartlar altında cari fazla vererek kapattığımız bir yıl olarak geçecekti. Altını koyduğumuzda da , sadece turizm normal performansla gerçekleşmiş olsaydı 0,1’lik bir artıyla yine cari fazla vererek kapatacağımız bir yıl olacaktı. Cari işlemler dengesinin GSYH’ye oranının 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 0,7 olarak açık vermesini, program dönemi sonunda ise bu atılan adımlar, stratejik reformların da etkisiyle fazlaya dönmesini, kalıcı bir şekilde dönüşüm noktasında dönmesini öngörüyoruz.”
Uluslararası alanda rekabetçi ve güçlü istihdam potansiyeli olan öncelikli sektörleri destekleyeceklerini belirten Albayrak, rekabetçi kur avantajını kullanarak ve yurt içi üretim kapasitesini artırarak, sürdürülebilir ihracat artışı sağlayacaklarını kaydetti.
2021 yılında yenilenecek kontratlardaki doğal gaz fiyatlarının doğal gaz keşfi kaynaklı olarak daha uygun düzeylerde oluşmasının enerji ithalatına olumlu yönde katkı yapacağını belirten Albayrak, gelecek yıllarda 30 milyar metreküpün üzerinde neredeyse doğal gaz kontratlarında yenilenme olacağını ifade etti.
Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“1990’ların o meşhur 25-30 yıllık kontratlarının sonuna geliyoruz artık. İşte bunun etkisiyle ve bunun yanında doğal gaz keşif kaynaklarının, Karadeniz’deki güzel haberin de etkisiyle birlikte önümüzdeki dönemde çok daha uygun düzeylerde oluşan enerji ithalatı fiyatlarıyla inşallah bu sürecin sonunda enerji ithal eden değil, bir de bakmışsınız enerji ihraç eden bir Türkiye’den söz ediyoruz ki Türkiye oraya gidiyor. Bu toplam Türkiye’nin cari dengesine inanılmaz olumlu yönde katkı yapacak.”
Turizm alanındaki çalışmalar
Bakan Albayrak, Türk Eximbank’ın yeni yaklaşımının, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın yeni odak alanları ile KOBİ’leri desteklemesinin, küresel tedarik zincirindeki payını ve e-ihracatı artırmanın YEP’in önceliklerinden olduğunu söyledi.
İş dünyasının Türk Eximbank’ın ve Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın yeni yaklaşımlarından pek haberinin olmadığına dikkati çeken Albayrak, “Mektup getir- iş yap’… Bu modelden çoktan çıkıldı. Bu manada yeni model çok başka bir sürecin önünü açacak.” dedi.
Özellikle madencilik alanında katma değerli üretime yönelik yatırımlara da önem vereceklerini ifade eden Albayrak, turizm alanındaki çalışmalar hakkında şunları kaydetti:
“Turizm gelirlerimizi artırmak için 12 ay turizme geçişle turizmde çeşitliliği artırarak, güvenli turizm sertifikasyonunu sürekli ve kalıcı hale getireceğiz. Bu konuda Turizm Bakanımızla çok yoğun bir mesai ortaya koyuyoruz. Kendisi bu konuda müthiş bir tecrübe ve mesai ortaya koydu. Türkiye turizmine katma değer anlamında çok daha üst düzey bir ekonomik katkı sağlayacak modeller noktasında önemli bir proje çalışması ortaya koyuyor. Önümüzdeki yıldan itibaren bunun neticeleri küresel rakip ülkelere de baktığımızda görmeye başlayacağız. ”
“Kamunun sürükleyici rol üstlendiği bir dönem göreceğiz”
Berat Albayrak, salgın sürecinin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik alınan tedbirler nedeniyle bütçeye yansıyan maliyetlerin, salgınla mücadelede yakalanan başarıyla orantılı olarak önümüzdeki dönemde azalacağını ifade etti.
Ekonomik faaliyetlerde yaşanan iyileşmeye bağlı olarak bütçe gelirlerinin artacağını söyleyen Albayrak, program dönemi boyunca bütçe açığının GSYH’ye oranının kademeli bir şekilde gerilemesi ve dönem sonunda yüzde 3,5 olmasının beklendiğini dile getirdi.
Albayrak, şöyle devam etti:
“Salgın kaynaklı belirsizlik dönemi etkisi ile özel sektörün çekingen kalabileceği yatırımlarda kamunun sürükleyici rol üstlendiği bir dönem göreceğiz. Oranların ortaya koyduğu kamu harcamalarındaki artışı üretimi, verimliliği ve istihdamı destekleyecek belli alanlarda yapılacak sabit sermaye yatırımları ile sınırlı tutacağız. Bu kapsamda artış, demiryolu yatırımları, sulama projeleri, eğitim, Ar-Ge harcamaları, yeni OSB’lerin desteklenmesi ve üniversite araştırmalarında gerçekleşecek. Ayrıca, sürekli ve kalıcı gelir kaynakları ile vergi tahsilatında etkinliğin artırılmasını, ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasını, teşvik sisteminin verimliliğinin artırılmasını sağlayacak politikaları devreye alacağız.”
DMO’nun yerlileşmedeki rolü
Bakan Albayrak, Devlet Malzeme Ofisi’nin (DMO) merkezi satın almadaki rolünün genişletilmesiyle müthiş olumlu neticeler almaya başladıklarını söyledi.
Böylece alımların yüzde 30-40 daha ucuz olduğunu belirten Albayrak, sağlık sektördeki sorunun da bugün, yarın biteceğini ve imzaların atılacağını ifade etti.
Albayrak, şunları kaydetti:
“Tahsilatlar, alacaklar, gelirler, giderler, sektörün yerlileştirmeyle birlikte dönüşümü DMO’nun görevlerinden bir tanesi olacak. Aynı enerjide yaptığımız yerlileştirme modelini sağlık alanında da DMO eliyle yerlileştirerek, hem tahsilat hem ucuzluk hem Ar-Ge’nin de Türkiye’ye bu manada dönüşümü ile müthiş bir dönüşüm hikayesini de bu alanda yaşayacağız. Bunun yanında tek hazine hesabının genişletilmesi gibi adımlarla hedeflerimizi destekleyecek adımları atacağız.”
Albayrak, Türkiye olarak önceki iki yılın ekonomi programındaki güçlü kararlı duruşun ve bunun neticesinde toplanan meyvelerin daha da fazlasını, 3 yıllık sürecin sonunda göreceklerini söyledi.
“Finansal piyasalarda stratejik reformlar yoluyla tasarruflarımızın artırılması ana amaçlarımızdan”
Finansal istikrarın tesisinin kendileri için önemine vurgu yapan Albayrak, bunun sağlanması için gerekli stratejik reformların program döneminin ana odak alanlarından olacağını söyledi.
Albayrak, halihazırda başlattıkları dönüşüm sürecini 2023’e giderken çok daha güçlü ve kararlı adımlarla sürdüreceklerini aktararak, “Finansal piyasalarda stratejik reformlar yoluyla tasarruflarımızın artırılması, kaynak dağılımında etkinliğin desteklenmesi, finansal okuryazarlık seviyesinin yükseltilmesi ve finansal sistemin sermaye piyasası ayağının güçlendirilmesi ana amaçlarımız olacak. Para ve sermaye piyasalarının derinleştirilmesi için uzun vadeli tasarruflarda artışa katkı sağlayacak çalışmalara yoğun bir şekilde devam edilecek. Kredi kullandırımına ilişkin süreçlerin iyileştirilmesine ve kredilerin veriliş amaçları doğrultusunda kullanılmasının sağlanmasına yönelik detaylı çalışmalara devam edeceğiz.” diye konuştu.
Katılım finans alanında uluslararası standartlara uyum sağlanacağını ve katılım sigortacılığının yaygınlaştırılacağını anlatan Albayrak, şunları kaydetti:
“Nasıl ki sigortacılık sektöründe bir değişim sürecini başlattık, çok net şunu söyleyeyim, katılım finans, katılım bankacılığı alanında önümüzdeki bu 3 yıllık süreçte çok büyük bir değişim ve dönüşüm sürecine de şahitlik edeceğiz. Sadece Türkiye ve bölgesindeki katılım bankacılığı, katılım finans potansiyeli değil, küresel anlamda da İstanbul Finans Merkezi’ne entegre olmuş, bölgenin ve dünyanın önemli bir katılım finans merkezi olması noktasında da çok güçlü adımları bu program döneminde atacağız. Yakın süreçte zaten göreceksiniz, bu çerçeveyi de koruyacağız. Ülkemizde finansal teknolojilerin yaygınlaştırılmasına yönelik kapsamlı bir strateji dokümanı ve eylem planı hazırlanacaktır. Finansal kapsayıcılığın artırılması, TL bazlı finansal ürünlerin teşvik edilmesi, dolarizasyonun azaltılması, İFM Merkezli Zenginleştirilmiş Kümelenme Modeli’nin uygulanması diğer adımlarımız olacak.”
Albayrak, yeni finansal mimari anlayışı çerçevesinde finansal istikrar ve güvenliği esas alan esnek, etkili ve kapsamlı düzenleme altyapısının güçlendirilmesinin sağlanacağını ifade ederek, program dönemi boyunca, ekonominin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve şoklara karşı direncinin daha da artması için çok daha yoğun bir çalışma içerisinde olacaklarını vurguladı.
“Tüm politikaların başarıya ulaşması için gece gündüz demeden çalışacağız”
Albayrak, konuşmasının sonunda geçen yıl açıkladıkları programda yer alan eylem planlarında elde edilen sonuçlara dair de bilgi verdi.
Yen, tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının getirdiği tüm güçlüklere ve sıkıntılara rağmen önemli ilerlemeler sağladıklarına dikkati çeken Albayrak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçen yıl 166 maddeden oluşan bir eylem planı hazırlamıştık. 166 maddenin 77’sinin 2020, 32’sinin 2021 ve 57’sinin 2022’de hayata geçirileceğini takvime bağlamıştık. Eylül 2020 itibarıyla 2020 yılı için belirlediğimiz 77 eylemin 52’sini, yani yaklaşık yüzde 68’ini hayata geçirdik. Diğer 25 eylemde de önemli ölçüde ilerleme kaydettik. Kovid-19’un etkisinin olduğu bürokrasinin, insanların, şirketlerin kapandığı böyle bir yıla rağmen…. 3 yıl boyunca hayata geçirilmesi planlanan bakanlıklarımızın görev alanındaki 166 eylemin 68’ini gerçekleştirdik, 98’inde ise ilerleme süreci devam ediyor. Bu takvim sürecinde de devam edecek. Sürdürülebilir büyüme, enflasyonla mücadele, cari dengenin sağlanması, finansal istikrar gibi temel alanlarda ortaya koyduğumuz, istihdamı öncelediğimiz programımızın temel hedef ve politikalarının genel tablosunu da burada görebilirsiniz.”
Albayrak, salgın döneminin yarattığı belirsizlik ortamının hala devam ettiğine değinerek, böyle bir ortamda kamu borç stoklarında artış yaşandığına işaret etti.
Türkiye’nin de bu dönemde bütçe disiplininden önce ekonomik finansal istikrarı hedeflediğini dile getiren Albayrak, “Türkiye, bütçe disiplini anlamında ve borç stoku anlamında dünyadaki en iyi ülkelerden biri. Dünyada pandemi etkisiyle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere yüzde 100’ün üzerine çıkan borç stoku Türkiye’de yüzde 40 seviyelerinde. Yüzde 30’lardan yüzde 40’lara geldik. Türkiye’nin hala bu anlamda güçlü bir bilançosu var.” ifadelerini kullandı.
Albayrak, tüm belirsizliklere rağmen hem vatandaşlara hem de piyasalara güven veren bir program hazırlama gayretinde olduklarını vurgulayarak, “Ülkemizi, ekonomide bir üst lige çıkaracak, sürdürülebilir büyüme modelini tesis edecek tüm politikaların başarıya ulaşması için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz.” dedi.
Programın hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür eden Albayrak, yeni programın ülke, millet ve ekonomi için hayırlı olması temennisinde bulundu.
YEP hedefler
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın gelecek 3 yıla ilişkin açıkladığı programda, makroekonomik göstergelere ilişkin hedeflere de yer verildi.
Programda bu yıl için büyümenin yüzde 0,3 düzeyinde gerçekleşeceği öngörülürken, bu göstergeye ilişkin hedefler 2021 için yüzde 5,8, 2022 ve 2023 yılları için de yüzde 5 olarak belirlendi.
Bu yıl yüzde 10,5 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilen enflasyonun ise gelecek 3 yılda kademeli düşürülmesi hedeflendi. Bu kapsamda programda enflasyon hedefleri 2021 için yüzde 8, 2022 için yüzde 6 ve 2023 için yüzde 4,9 şeklinde yer aldı.
İşsizlik oranının bu yıl yüzde 13,8 düzeyinde gerçekleşeceği öngörülen programda, bu oranın 2021’de yüzde 12,9’a, 2022’de yüzde 11,8’e ve 2023’te yüzde 10,9’a düşürülmesi hedeflendi.
Programda, cari işlemler açığının milli gelire oranının bu yıl yüzde 3,5 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edildi. Söz konusu göstergeye dair hedefler programda 2021 için yüzde 1,9 ve 2022 için yüzde 0,7 düzeyinde yer alırken, 2023’te ise milli gelirin yüzde 0,1’i oranında cari fazla verilmesi amaçlandı.
Bu yıl 702 milyar dolar olacağı öngörülen milli gelirin, 2021’de 735 milyar dolara, 2022’de 801 milyar dolara ve 2023’te 875 milyar dolara ulaşacağı hedefine de programda yer verildi.
Programda ayrıca bütçe açığının milli gelire oranının bu yıl yüzde 4,9 düzeyinde gerçekleşeceği, gelecek 3 yılda ise bu göstergenin sırasıyla yüzde 4,3, yüzde 3,9 ve yüzde 3,5’e düşürülmesi hedeflendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”
Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.
Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.
İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.
Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.
Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.
28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.
Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.
‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.
“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”
30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.
2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.
7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”
Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.
Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.
“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”
Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.
Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.
“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.
Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.
“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”
Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.
Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.
Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.
“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”
Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.
Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.
“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”
Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.
Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.
Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.
“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.
“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.
Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Japonya-Türkiye ilişkilerinin 100. yılı dolayısıyla resmî ziyaret için Türkiye’de bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito’nun eşi Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya geldi.
Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ziyaret etti.
Lider eşleri önce İstanbul’un fethedilişinin 571. yıl dönümünde Fatih Sultan Mehmet’i anmak için açılan “Fatih Sultan Mehmet” sergisini gezdi.
Burada Fatih Sultan Mehmet’in Çocukluk Dönemi, Padişahlık Dönemleri, İlim Hayatı ve O Dönemde Yaşayan Âlimler, İstanbul’un Fethi ve Askerî Hayatı, Siyasi Hayatı ile Fatih Döneminde Mutfak, Şair Fatih: Avni, Vakıf Eserleri ve Ölümü bölümleri hakkında bilgi alan Akishino sergide sunulan Fatih Sultan Mehmet’in kaftan, kılıç, zırh gömlek gibi kişisel eşyaları ve o dönemin tarihine ışık tutacak çok sayıda esere hayranlığını dile getirdi.
Emine Erdoğan ve Akishino, sergi ziyaretinin ardından, Cihannüma Salonu’na geçerek hatıra fotoğrafı çektirdi. Lider eşleri, daha sonra, 600 Japonca eserin bulunduğu Japon Kitaplığı bölümüne geçtiler.
Emine Erdoğan, burada bulunan kitapları inceleyen konuğuna, Mevlana’nın “Mesnevi” eserinin Japonca baskısını ve serginin içeriğini de anlatan “Fatih Sultan Mehmet” kataloğu ile İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan “Türkiye” kitabını hediye etti.
ÇOCUKLARDAN KÜRESEL ISINMA SUNUMU
Daha sonra Nasreddin Hoca Kütüphanesi’ne geçen Emine Erdoğan ve Akishino’yu çocuklar sevgiyle karşıladı. Burada çocukların yaptığı resimleri inceleyen lider eşlerine, bir anaokulu çocuğu kendi yaptığı üzerinde lale motifi olan tabağı hediye etti.
Anaokulu çağındaki bir başka çocuk ise Emine Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensesi Akishino’ya küresel ısınma ile ilgili bir sunum yaptı.
“TEMENNİMİZ İŞ BİRLİĞİNİN DAHA DA İLERİYE TAŞINMASI”
Emine Erdoğan, Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile gerçekleştirdikleri programa ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin tesisinin 100. yıl dönümü kapsamında ülkemizi ziyaret eden Japonya Veliaht Prensesi Akishino ile bir araya gelmekten memnuniyet duydum.
Ülkemizin kültür hazinesine ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni ve Japonya kitaplığı bölümünü ziyaret ettik. Farklı medeniyetlerin birikimlerini aynı çatı altında buluşturan kütüphanemizde muhafaza edilen özel ve nadir eserleri tanıtma fırsatı bulduk.
Fatih Sultan Mehmet Sergisi’ni gezerek tarihimizin büyük liderlerinden birinin vizyonunu, sanata ve bilgiye olan bağlılığını yakından inceledik. Japonya Kitaplığı, iki ülkenin ortak mirasına ışık tutan ve dostluk bağlarını güçlendiren bir sembol niteliğinde. Temennimiz bu anlamlı ziyaretin ülkelerimiz arasındaki iş birliğini daha da ileriye taşımasıdır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya Veliaht Prensi Akishino’yu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne gelişinde giriş kapısında karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensi Akishino, Türkiye ve Japonya bayrakları önünde tokalaşarak poz verdi.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Japonya Veliaht Prensi Akishino heyetleri eşliğinde görüşmeye geçti.
Görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Japonya Veliaht Prensi Akishino’ya, Osmanlı Generali Pertev Paşa’nın İmparator Mutsuhito tarafından ödüllendirildiğini gösteren belge hediye edildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, resmî ziyarette bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Japonya Veliaht Prensi Akishino ve Prenses Kiko ile aile fotoğrafı da çektirdi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.